Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

Kopuz, küresel dengelerin değişmekte olduğu bir dönemde, bölgesel işbirliğine artan ihtiyacın bilinciyle 2010 yılında ortaya çıkan Uluslararası İşbirliği Platformu’nun, her yıl başka bir temayla düzenlediği Boğaziçi Bölgesel Ortaklık Zirvesi ile gelenekselleşmiş, bölgesel politikaların üst düzeyde tartışıldığı saygın bir platform haline geldiğini söyledi.

Bu yıl platformun belirlediği “Küresel Ekonomide MENA’nın Rölü ve Bölgesel İşbirliği” temasının çok isabetli bir seçim olduğunu belirten Kopuz, “Dünyanın iktisadi ve siyasi anlamda yeniden şekillendiği, tarihi bir süreçten geçiyoruz. Küresel kriz, dünyadaki güç dengelerini değiştirdi. Bu ortamda Ortadoğu, Kuzey Afrika, Balkanlar ve Orta Asya ülkeleri olarak birlikte hareket etmemiz, ortak geleceğimiz için çok önemlidir” dedi.

Burada iki önemli başarı unsuru olduğuna vurgu yapan Ali Kopuz, “Bunlardan birincisi tüm ülkelerin yeni dönemin gerektirdiği dönüşüme açık olması, ikincisi ise aramızdaki bağlantıları güçlendirmektir. Çünkü üretim yelpazesi çeşitlendikçe kurallara dayalı bir piyasa ekonomisi oluşacaktır. Birlikte iş yapmak daha da kolaylaşacaktır” şeklinde konuştu.

Petrol ve doğalgazın halkları zengin etmediğinin altını çizen Kopuz şunları kaydetti: “Refahı topluma yaymıyor, istikrarı sürdürülebilir kılmıyor. Bunun için en zengininden, en fakirine tüm ekonomiler için bir dönüşüme ihtiyaç var. Bu enerji yollarının güvenliği açısından da son derece önemli. Yeni döneme ancak bu şekilde hazır hale gelebiliriz. Bölgemizin yıldızını ancak bu şekilde parlatabiliriz.

Türkiye’nin bu açıdan son derece önemli bir misyonu olduğunu düşünüyorum. Çeşitlenmiş ekonomisiyle, dinamik girişimcileriyle ve son 30 yılda yaşadığı dönüşümle Türkiye’nin bölge ülkelerine aktaracağı önemli deneyimler olduğunu düşünüyorum. Yani Türkiye, bölgemiz için sadece bir transit ülkesi değil, aynı zamanda bölgenin dönüştürücü gücüdür”.

Ticaretin arttığı yerde zenginlik ve refahın oluştuğunu ifade eden Kopuz, “Bizler de ekonomilerimizi ve ticaretimizi geliştirmek için ülkelerimizdeki iş ve yatırım ortamını iyileştirmeliyiz, böylece girişimcilerin önü açılacaktır. Zira bu çağda ülkeleri zenginleştiren esas güç, girişimcilerdir. Bakın Almanya’ya, Japonya’ya. 2. Dünya savaşından tamamen yıkılmış bir vaziyette çıktılar. Ama güçlü bir özel sektörleri, köklü bir müteşebbis kültürleri vardı. Bu sayede toparlandılar. Aynı başarıyı bizler bu coğrafyada niye göstermeyelim.

İşte Türkiye örneği ortada. Petrol yok, doğalgaz yok. Ama buna rağmen, İtalya ile Çin arasındaki geniş coğrafyada, en güçlü özel sektör, en büyük sanayi üretim kapasitesi ve ihracatı Türkiye’de. Bunu, Türk özel sektörü, Türk girişimcileri sağladı. İç piyasamızı rekabete açtık. İş ve yatırım ortamını iyileştiren reformlar yaptık. Avrupa Birliği ile yaptığımız Gümrük Birliği sayesinde sanayi sektörlerimiz küresel piyasalara entegre oldu. Ve en az bunlar kadar önemlisi, demokrasimizin kalitesini artırdık. Bu açıdan bu coğrafya için Türkiye’nin önemli bir ilham kaynağı olabileceğini düşünüyorum” dedi.