01.03.2013 / İstanbul
HABER VİDEOSU İÇİN TIKLAYINIZ.
Ticarette vadeli alım-satımların önemli bir yer tuttuğunu ve son yıllarda ekonomide artan istikrar ve güvenle, bankaların kredi hacminin hızla arttığını ifade eden Hisarcıklıoğlu, ''Buna rağmen, vadeli çek ve senet gibi ticari işlemler hala şirketler için önemli bir finansman kaynağıdır'' dedi.
Hisarcıklıoğlu, Merkez Bankası verilerine göre, şirketlerin vadeli ticaretten sağladığı finansmanın, bankalardan kullanılan işletme finansmanı kredilerinin tam 1,5 katı olduğunu anımsattı.
2012 yıl sonunda, Türkiye'deki tüm şirketlerin cirolarının, yani toplam yurt içi ticaret hacminin 2,9 trilyon liraya, milli gelirin yaklaşık 2 katına ulaşmış olmasını beklediklerini söyleyen Hisarcıklıoğlu, ''Bu yurt içi ticaret hacminin de yaklaşık üçte ikisinin, yani 2 trilyon lirasının, vadeli işlemlerle yapıldığını tahmin ediyoruz. İşte vadeli ticaret, ekonomide bu kadar büyük yer tutuyor'' diye konuştu.
Buna rağmen tüccar ve sanayiciler olarak bugüne kadar, vadeli ticareti, sisli bir ortamda yaptıklarını, çoğu zaman yaptıkları vadeli ticarette, karşı tarafın riskini tam ölçemediklerine dikkati çeken Hisarcıklıoğlu, şunları kaydetti: ''El yordamıyla, az veya fazla hesap ettik. Böyle olunca ne oldu? Birincisi, işini düzgün yapan müteşebbis zarar gördü. Daha az vade farkı ödeyecekti Veya daha fazla vade alıp, finansman durumunu rahatlatabilecekti. Ama hakkında yeterli bilgi olmayınca, daha riskli kabul edildi ve bu imkanları kaçırdı.
İkincisi, ülkemizde zaten hep sıkıntı yaşadığımız, reel sektördeki sermaye birikimi süreci zarar gördü. Zira bu seferde eksik bilgiyle yanlış hesaplar yapıldı. Mevcut risk hesap edilemedi ve satış yapan şirket parasını batırdı. Sermaye birikimi olmayınca, şirketlerimiz küçük kaldı.''
-''Ticaret hayatındaki sisli hava ortadan kalkacak''
Bundan sonra, ticaret hayatında yeni bir dönemin başlayacağını ifade eden Hisarcıklıoğlu, dürüst tüccar ve sanayici kazanacaklarını belirterek, reel sektörün sermaye birikiminin ziyan olmayacağını söyledi.
İsteyen şirketin kendi çek-senet-kredi sicilini, vade istediği tüccar-sanayici ile paylaşacağını, malını satmak isteyen, ama karşı tarafı tanımadığı için vadeli satışa tereddütle bakanın da, kime vade yaptığını bilerek iş yapacağını anlatan Hisarcıklıoğlu, ''Ticaret hayatındaki sisli hava ortadan kalkacak'' dedi.
Bu protokolle 81 İldeki Odaların KKB ile birlikte çalışabileceklerini anlatan Hisarcıklıoğlu, kredi ve çek sicilini görmek isteyen firmaların, Odalar vasıtasıyla KKB'ye başvuru işlemlerini tamamlayacaklarını ifade etti.
Gelecek haftadan itibaren, odalarda buna yönelik sistemin kurulması ve bunun işletilmesini sağlayacak eğitimlerin verilmesine başlanacağını anlatan Hisarcıklıoğlu, ''Bu çalışmayı birlikte hayata geçirdiğimiz KKB'ye öncelikle teşekkür ediyorum. Hem dünyaya model olacak güzel bir takip ve bilgilendirme sistemi kurdular. Hem de mali sektör ile reel sektörün aynı vizyon ve amaçla bir araya gelip, birbirlerine destek olabileceklerini gösterdiler. Başta Genel Müdürümüz sayın Kasım Akdeniz olmak üzere, bize yardımcı olan tüm KKB ekibine yürekten teşekkür ediyorum'' dedi.
Hisarcıklıoğlu, ayrı bir teşekkürü de Başbakan Yardımcısı Babacan'a borçlu olduklarını belirterek, ''Sayın Başbakanımızla birlikte, Türkiye ekonomisinin krizden en hızlı çıkıp, en çok güven veren ekonomilerden biri olmasını sağladı'' diye konuştu.
Eskiden özel sektör olarak en büyük korkularının makro ekonomik istikrarsızlık olduğuna dikkati çeken Hisarcıklıoğlu, artık defanslarının sağlam ve kendi kalelerine gol atar mıyız diye endişe etmediklerini söyledi.
Başbakan Yardımcısı Babacan'ın liderliğinde, çek-senet sistemindeki devrim niteliğindeki yapısal düzenlemelerin de hayata geçtiğin değinen Hisarcıklıoğlu, şunları kaydetti: ''Böylece iç piyasada yaşanan sıkıntıların pek çoğu da ortadan kalkacak. Küresel sisteme daha fazla entegre olmaya, etrafımızdaki coğrafyada daha fazla ticaret ve yatırım yapmaya odaklanabileceğiz. Bu vesileyle buradan tüm firmalarımıza sesleniyorum. Bu sistemi kullanın. Rekabet artıyor ve artmaya devam edecek. Dolayısıyla reel sektörümüz artık, riskleri yönetmeyi, riskle beraber yaşamayı ve alınan riskleri çok iyi ölçmeyi öğrenmek zorunda. Zira riskini yönetemeyen şirketler ayakta kalamayacak.''
-Başbakan Yardımcısı Babacan
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da, şirketlerin sicil bilgilerinin reel sektöre açılmasına ilişkin, ''Ticari sır kavramının iş hayatında çok özel bir yeri var. Bütün bilgiler kişinin kendi izniyle 3. taraflarla paylaşılabiliyor. Bu sistem dünyada ilk ve tek...'' dedi.
Babacan, Adalet Bakanlığı'nın önerisi üzerine çeki ödemeyenlerle ilgili hapis cezasını kaldırdıklarını belirterek, ''Dünyada çeki ödemeyeni hapse atan tek ülke bizdik. Modern hukuk düzeninde böyle bir uygulamanın yeri yoktu'' diye konuştu.
İyi bir kredi sicil sisteminin kurulmasıyla beraber bunun yönetilebileceği kanaatine ulaştıklarını ifade eden Babacan, şunları kaydetti: ''Adalet Bakanlığımız bu düzenlemeyi yaptı. 2012 yılında 2011 yılına göre toplam kullanılan çek tutarı yüzde 18,9 arttı. Merkez Bankası'nda geçen sene toplam 350 milyar liralık çek işlem görmüştür. Her bir gün 1 milyar liralık çek işlem görmüş. Dönen çeklere baktığınızda adet olarak yüzde 4,05, tutar olarak da yüzde 4,63 olmuş. 2009 krizinden önce hiçbir yıl dönen çeklerin oranı yüzde 5'in altına inmemişti. Yine de 4,63 oranının makul bir oran olduğunu düşünüyoruz. Sonuçlara baktığınızda beklenenden daha iyi oldu.''
Babacan, Ocak ayında KKB'nin yeni binasında sistemin ilk tanıtımını yaptıklarını anımsatarak, ''Tabii o ağırlıklı olarak şahısların kullanacağı şekilde tasarlanmıştı, bugün şirketlerin daha iyi yararlanmasını sağlayacak adımı atmış oluyoruz'' dedi.
-''Pozitif sicil de artık görülebilecek''
İş dünyasının temsilcileri, şirketler, ihracatçılar, esnafın TOBB'a bir form dolduracağını ve sisteme üye olacağını belirten Babacan, şunları kaydetti: ''Üye oldunuz' diye cep telefonuna SMS'i aldığı anda artık SMS ile akıllı telefondan internetle, isterse istediği bilgisayar üzerinden sistemi kullanabilecek. Sistemde bir çek bilgisi var. Merkez Bankamız eskiden sadece negatif sicil tutuyordu. Bir kanun çıkarttık ve Merkez Bankası'ndan Bankalar Birliği'ne kredi kayıt işini verdik. Bunu verirken de hem pozitif hem negatif sicilin tutulacağı bir sistemi öngördük. Şu anda sistemde sadece dönen çekler görülmüyor. Ne kadar çek ödediyse tutarıyla, adetiyle o da tutuluyor. Diyelim ki bir esnaf 20 yılda 2 bin çek ödemiş, 3 çeki dönmüşse kara listede oluyordu. Bu bilgiyi bütün piyasa gördükten sonra ticaret çok kolaylaşacak.''
Hiç tanınmayan biri gelip vadeli mal istediğinde ''ben seni nereden bileceğim arkadaş''sorusunun cevabı artık daha kolay olacağını ifade eden Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bundan sonra yine beni 'Ahmet'e sor, Mehmet'e sor' diyebilir ama 'benim aç sicilime bak, kendin karar ver' diyecek. Tüm vatandaşlarımızın sadece çek raporu değil, bir de risk raporu var. Risk raporunda, banka ile olan bütün kredi ilişkisi görülebiliyor. Bunu da artık iş dünyamız görebilecek. Bütün bu bilgiler kişisel çerçevesinde değerlendirilecek. Biz bunu açalım herkes herkesi görsün diye bir şey yok o kadar da değil. Benim dedemden, babamdan öğrendiğim bir ilke var o da ticaret sırdır. Ticari sır kavramının iş hayatında çok özel bir yeri var. Bütün bilgiler kişinin kendi izniyle 3. taraflarla paylaşılabiliyor. Bu sistem dünyada ilk ve tek. Kredi sicil müessesesi dünyada var ama internet üzerinden saniyeler içerisinde ulaşılabilen bilgiler değil. Bunu şirketlere para karşılığında alabiliyorsunuz. Zaman ve sistem açısından çok farklı.''
Babacan, KKB ile TOBB arasında imzalanacak protokolün iş dünyası ve şirketlerin bundan sonraki dönemde birbirleriyle olan kredilendirme işlemlerinde, veresiyeli mal alış satışlarında çok büyük katkı sağlayacak ve iş dünyasının önünü açacak önemli bir adım olduğunu söyledi.
2012'nin özellikle dünya ekonomisinde belirsizliklerin yılı olduğunu anımsatan Babacan, 2012 yılında dünya ekonomisinin beklenenden daha az büyüdüğüne, hatta dünya ekonomisinin lokomotifliğini yapan gelişmekte olan ülkelerde dahi büyümenin beklenenin altında kaldığını anlattı.
Babacan, ABD'deki iç siyasi sıkıntıların, Avro Bölgesindeki sorunların köklü bir şekilde çözüm yoluna sokulamamasının, yine Hindistan başta olmak üzere Brezilya ve bazı ülkelerdeki problemlerin küresel büyümeyi beklenin altında bıraktığına işaret etti.
2013 yılına ise farklı bir iklimde girdiklerini belirten Babacan, Amerika ve Avrupa Merkez Bankalarının herhangi bir ülkenin ya da büyük bir finans kuruluşunun iflasına izin vermeyeceğiyle ilgili güçlü mesajların ve atılan adımların küresel piyasalarda göreceli bir rahatlığı şimdilik oluşturduğunu söyledi.
Sadece merkez bankalarının para basmasıyla bu problemlerin kalıcı şekilde çözülmesinin mümkün olmadığını kaydeden Babacan, kalıcı çözümlerin üretilmediğine dikkati çekti.
Bu geçici ortama aldanmamak ve rehavete kapılmamak gerektiğine vurgu yapan Babacan, ''Tedbiri elden bırakmamamız gerekiyor. 2013 yılı Türkiye'de genel olarak ekonomik aktivitenin 2012 yılına göre büyüme oranımız daha iyi bir büyüme olacak. OVP'deki beklentiler ihtiyatlıdır. Bir miktar daha iyi gelişmeler olabilir. Biz on yıldır yaptığımız bütün programlarda hep ihtiyatlı tarafta durduk ve sürpriz olursa olumlu tarafta olsun. Halkımızın ve iş dünyasının olumsuz sürprizlere tahammülü yok'' dedi.
-''Aklı selim henüz galip gelebilmiş değil''
Özellikle iç tüketimin dengeli gitmesine dikkat ettiklerini söyleyen Babacan, iç tüketimim tamamen bankalardan kredi çekmeye ve halkın hızla borçlanmasına yönelik tüketime dayanıyorsa o noktada dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı.
Kazanarak harcanıyorsa burada sorunun olmadığını belirten Babacan, ''Harcamadan tüketiyorsak, sadece borçlanıp tüketiyorsak ilerideki ekonomik yapımız üzerinde problem oluşturuyor. Türkiye'nin özellikle dış açık konusunda dikkatli hareket etmesi gerekiyor. Türkiye kendi bütçe dengesini kurabilmiş bir ülke... Önümüzdeki yıllarda çok daha sıhhatli bir büyümenin zemin hazırlamış olduk'' dedi.
Ekonomide orta ve uzun vadeli düşünmek gerektiğini günü kurtaracak politikalardan sakınılması gerektiğini vurgulayan Babacan, ekonomide neyin yapılıp yapılmayacağının açık olduğunu ve bunun Avrupa, Amerika ve Japonya için de böyle olduğunu söyledi.
Pek çok ülkede dikkat edilmezse ekonominin günlük ve politik çekişmelerin kurbanı olabileceğine işaret eden Babacan, şunları anlattı:''Bakıyoruz pek çok ülkede münferit politikacılar kendileri haber olmak adına kendi ülkelerinin ekonomilerine büyük zararlar verebiliyor. İşte aklı selimin o noktada galip gelmesi gerekiyor. Maalesef günlük geçici kahramanlıklar içinde olan politikacı görüyoruz. Bugün için kendime ne prim sağlayabilirim diyen insanlar maalesef çok. Küresel ekonomi ile ilgili bizim kaygılarımız hala devam ediyor. Aklı selim henüz galip gelebilmiş değil.
Baskılar sonucu merkez bankalarına yüklendiler ve karşılıksız trilyonlarca avro ve dolar bastı, piyasaya sürdü ve bunun verdiği geçici rahatlıktan bahsediyoruz şimdi. Türkiye olarak her an dikkat etmemiz gerekiyor.''
Ekonomi yönetiminin bir devlet, millet meselesi olduğunu ve çok dikkatli gitmek zorunda olduklarını belirten Babacan, ''Pek çok ülkede problemler varken, kısa vadeli kısır döngülerin kurbanı olmuşken, biz burada nasıl bu ortamı fırsata dönüştürebiliriz, nasıl dünyadaki göreceli ağırlığımızı artırabiliriz, pazarlarımızı nasıl genişletebiliriz işte bunun da koşulsuz mücadelesini vermek zorundayız'' dedi.
-''Nereden nereye''
Cibuti'de rahatsızlanan bir Türk iş adamına ambulans uçak gönderdiklerini ifade eden Babacan, şunları söyledi:''Sonra kendi kendime düşündüm, nereden nereye? 100 kişiye sorsanız Cibuti'nin bir ülke ismi olup olmadığını bilen çok az olur. Harita üstünde göster deseniz kaç kişi gösterir bilemiyorum. Demek ki oraya iş adamımız gitmiş, orada çalışma, yatırım peşinde. Orada rahatsızlanınca hemen arayı ambulans istiyor, peki niye? Devleti arkasında hissediyor. Dünyanın hangi köşesine giderse gitsin orada Türk Bayrağı'nın dalgalandığı bir büyükelçilik var. Sıkıntıya uğradığında devleti yanında hissediyor. Bu da iş adamlarımızı güçlü kılan, kendine güvenen bir şekilde iş yapmasını sağlayan bir tablo.''
Babacan, yeni açılan büyükelçiliklere de değinerek, ''Dünya coğrafyası aynı zamanda bizim iş yapma coğrafyamızdır. Hiçbir ülke ve bölgeyi gözardı etmeden çalışmak zorundayız'' dedi.
Babacan, bu projenin bir adım daha ileri götürüldüğünü belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:''Projenin tanıtımı çok önemli. İş dünyamızın önemli bir kısmının böyle bir hizmetin başladığından daha haberi yok. TOBB ile yapılacak protokol ve onun sonucundaki başvuru, bilgisayardan anlamayan, klavye ve ekran görünce biraz çekinen vatandaşlarımızın dahi işini kolaylaştıracak. Şirketler arasındaki kendi kendini kredilendirme mekanizması çok önemli. Güven esasına dayanan bir mekanizma. Malı sattığınız kişiyi daha iyi tanısanız ve bir miktar daha ödeme kolaylığıyla malınızı satsanız, cironuzun artmasını sağlar. Bu sistem iyi kullanıldığında ticaretin de hacminin artmasını beraberinde getirebilecek.''
-Kredi Kayıt Bürosu Genel Müdürü Akdeniz
Kredi Kayıt Bürosu (KKB) Genel Müdürü Kasım Akdeniz ise, çek raporlarının bankalar kanalıyla müşterilerine nisan 2012 itibariyle verilmeye başlandığını anımsattı.
Çek raporlarında keşideci ile ilgili net bilgilerin var olduğunu anlatan Akdeniz, çek raporunda keşidecinin hangi bankalarla çalıştığı, çek adedi, ödenen çek ve adedi, ödenmemiş çek ve adedi, ibraz edilen ilk çekin adedi, arkası yazılan ilk çekin tarihi, arkası yazılan son çekin tarihi, ibrazında ödenen son çekin tarihi, son 1 yılda ödenmiş çek adedi ve tutarı, son 1 yılda arkası yazılan çek adedi ve tutarı ile arkası yazılan çeklerin listesi bilgilerinin olduğunu belirtti.
Eylül 2012 itibariyle risk raporların da üretildiğini hatırlatan Akdeniz, risk raporlarının kişinin bankacılık sektöründeki kredi ödeme performansını içerdiğini ifade etti. Akdeniz, risk raporunun içeriğinde ise banka sayısının, toplam risk ve limitinin, ilk kredi kullanım tarihinin, son kredi kullanım tarihinin, ödemesi geciken kredi adedinin ve ödemesi geciken kredi tutarının olduğunu söyledi.
Raporlar istatistiklerine bakıldığında 2012 nisan ayından bugüne üretilen çek raporu sayısının 1 milyon 121 bini aştığını bildiren Akdeniz, ''En önemlisi ise her ay ürettiğimiz çek raporu bir önceki aya göre daha fazla. Bugün aylık olarak ürettiğimiz çek raporu 250 bini açmış durumda. 2013 yılında 3 milyonun üzerinde çek raporunu sadece bankacılık üzerinden üreteceğimizi düşünüyoruz'' diye konuştu.
Risk raporlarının çek raporlarına göre daha yeni olduğunu ifade eden Akdeniz, eylül 2012'den bugüne 250 binden fazla risk raporu ürettiklerini açıkladı.
Akdeniz çek veya risk raporlarına erişim için KKB internet sitesinde üye olunması gerektiğini belirten Akdeniz, sistemi şöyle anlattı:''Üye, cep telefonunun mesaj bölümüne kendi Risk veya Çek Raporu için, 'Riskim veya Çekim' yazıp bir boşluk bıraktıktan sonra TC kimlik numarasının (TCKN) son dört hanesini yazarak, 3. şahıslara ait raporları sorgulamak istediğinde ise 'Risk veya Çek' yazıp bir boşluk bıraktıktan sonra 3. şahıs TCKN, yeniden bir boşluk bırakarak kendi TCKN'sinin son dört hanesini yazarak, operatör farkı gözetmeksizin 4552'den KKB'ye SMS göndererek süreci başlatıyor. Kişinin kendi Çek ve Risk Raporu cep telefonuna hemen, 3. şahsa ait Çek ve Risk Raporu ise, ilgili kişinin onayı alındıktan sonra SMS ile gönderiliyor. Bu sistem çok hızlı, mesajı attıktan 10-12 saniye sonra rapor cebinize geliyor.''
Cep telefonuna gelen özet çek ve risk raporunda, kişi kredibilitesini ortaya koyabilecek kritik bilgilerin yer aldığına işaret eden Akdeniz, ''Bu kişi hakkında güvenilip güvenilmeyeceği, bu kişiye mal satılıp satılmayacağı hakkında net bilgiler içeren bir özet'' dedi.
-''Çek numarasıyla da sorgulama yapılabiliyor''
Çek numarasıyla da sorgulama yapabilme imkanı sağladıklarını belirten Akdeniz, ''Çek numarasıyla yaptığınız sorgulama, aynı zamanda bu çekin bankanın kayıtlarında gerçekten var olup olmadığı konusunda teyit veriyor. Çek bankaların kayıtlarında yer almıyorsa, kayıp çalıntıysa ya da daha önce ödenmiş bir çek ise 'bu çek dolaşımda değildir' diye bir mesaj veriyor. Bu yolla çek ile yapılan dolandırıcılıkların da önleneceğini düşünüyoruz'' diye konuştu.
Akdeniz, 17 Ocak'tan bu yana elektronik rapor sistemini hizmete soktuklarını ifade ederek, ''Sistemde 12 bine yakın üye var. Bunların büyük bir çoğunluğu gerçek kişiler, 100'e yakını tüzel kişi. Gerçek kişiler ile tüzel kişiler arasındaki üye farkının yüksek olmasının nedeni, gerçek kişiler ile tüzel kişilerin üyelik sürecinin birbirinden farklı olmasıdır'' dedi.
Gerçek kişilerin, internetlerini kullanarak sadece kredi kartı ya da banka kartı ve nüfus cüzdanındaki bilgilerle bu sisteme kısa sürede üye olabildiğini anlatan Akdeniz, şunları kaydetti:''Tüzel kişiler için bu kadar kolay olmamasının nedeni de tüzel kişilerin hangi çalışanları aracılığıyla işlemlerini yapacağı konusunu mutlaka sisteme tanıtılması gerekiyor. Banka şubeleri ve TOBB'a bağlı odalarımız olmak üzere 2 kanal belirledik. Burganbank, Halkbank, Şekerbank, TEB ve Vakıfbank şubeleri aracılığıyla üye kabul ediyor. Diğer bankalarımız da entegrasyon için çalışıyor. Alacak riskinin yönetilmesi son derece önemli. KKB olarak, bugüne kadar bankalar tarafından görülen bu bilgileri aynı kapsamda ve hızda reel sektör tarafından da görülebilmesinin önünü açmış olduk. İhtiyacımız olan reel sektör tarafından etkin bir şekilde kullanılmasıdır.''