07.11.2012 / Ankara
Hisarcıklıoğlu, başarmanın anahtarının birlikte düşünüp, birlikte hareket etmekte olduğuna işaret ederek, “Dinimizin bize öğrettiği gibi, birlikte rahmet olduğunu aklımızdan hiç çıkartmayalım” diye konuştu.
ECO Ticaret ve Sanayi Odası’nın 17. Yürütme Kurulu ve 12. Genel Kurul Toplantıları, M. Rifat Hisarcıklıoğlu’nun ev sahipliğinde Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın da katılımlarıyla, Ankara’da TOBB Birlik Merkezi’nde gerçekleştirildi. Toplantının açılış konuşmalarını Hisarcıklıoğlu ve Bakan Yılmaz’ın yanı sıra EİT TSO Başkanı Dr. Mohammad Nahavandian ve Pakistan Oda Başkanı Kadir Khan Sherani gerçekleştirdi.
EİT bölgesinde ticari ve ekonomik alanda işbirliklerinin ele alındığı toplantılara, İran, Pakistan, Afganistan, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan’dan oda başkanları, başkan yardımcıları ve temsilcileri katıldı.
-Hisarcıklıoğlu: “Bölgesel refahın gelişmesi için çalışıyoruz”
TOBB Başkanı ve EİT TSO Başkan Yardımcısı M. Rifat Hisarcıklıoğlu konuşmasında, ülkelerin özel sektör temsilcileri olarak, bölge içi ticaretin ve yatırımların artması, bölgesel kalkınmanın ve refahın gelişmesi için çalıştıklarını vurguladı.
Dünya ekonomilerinin müthiş bir değişim geçirdiğini bildiren Hisarcıklıoğlu, “Küresel ekonominin ağırlık merkezi, doğu’ya kayıyor. Yani fırsat ayağımıza geliyor. Avrupa’yı 2. Dünya savaşı yıkımından çıkartan formül, işbirliğiydi. 2 dünya savaşına yol açan coğrafyada, savaşın yerini ticaret ve refah aldı. Şimdi bunu başarma sırası bizde” diye konuştu.
Dünya nüfusunun yüzde 6’sını barındıran ECO bölgesinin dünya ticaretinden aldığı payın ancak yüzde 2 civarında olduğunu belirten Hisarcıklıoğlu şöyle konuştu: “Bölgenin toplam ticareti 2011 yılında yaklaşık 850 milyar dolardır. Bu rakamın içinde bölge içi ticaretin payı sadece yüzde 7. Geçen yıl da aynı oranı telaffuz etmiştik. İstatistikler kendi aramızdaki ticaretin artırılması için alınan önlemlerin yeterli olmadığını gösteriyor.
AB ülkeleri ticaretinin yüzde 70’ini birbirleriyle yapıyorlar. Çünkü hem insan hareketinde, hem de mal hareketinde vizeleri, kotaları kaldırmışlar. ECO ülkeleri olarak bizse ticaretimizin yüzde 10’unu bile birbirimizle yapmıyoruz. Çünkü ticaretin önüne engeller koyuyoruz. Gelişmiş ülkelerin tersine, komşular olarak birbirimizle ticaret yapmıyoruz.
-“Ticaret refah, refah da huzur demek”
Şunu unutmayalım, ticaret demek refah demek, refah demek huzur demek. Ülkelerimizin daha huzurlu ve barış içinde yaşamasını istiyorsak, aramızdaki ticareti kolaylaştırmalı, teşvik etmeliyiz. Bölge içi ticareti geliştirmeden kalkınmayı, refahı, zenginliği elde edemeyiz. Bir türlü hayata geçiremediğimiz Tercihli Ticaret Anlaşması ECOTA’nın, taviz listelerini veren ülkeler arasında 1 Ocak 2013 itibariyle yürürlüğe girecek olması umut verici bir gelişme. Ancak, yeterli değil. ECO, 10 ülke arasında bir işbirliği platformudur.
Ne yazık ki, tüm üyelerin ortak bir iradeyle ticaretin önündeki engelleri kaldıracak ECOTA’ya taraf olmasını sağlayamıyoruz. Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan’ı da bir an önce Anlaşma’nın tarafı olmaya çağırıyorum. Bizim kültürümüzde çok güzel bir söz var: ‘İstişare eden yanılmaz’ der. ECO’nun varlık nedeni de budur. Üye ülkeler arasındaki istişareyi, işbirliğini güçlendirmektir.”
-“Temel mesele işbirliğini geliştirmek”
ECO ülkeleri olarak temel meselelerinin işbirliğini geliştirmek olduğuna işaret eden Hisarcıklıoğlu, “Açık söylüyorum; bu devirde zenginler kulübüne girmek için anahtar sözcük ‘işbirliği’. Anahtar cümle ‘işbirliğini arttırmak’. Bu devirde ne kadar çok işbirliği, o kadar çok zenginlik anlamına geliyor. İşbirliği demek bazı ülkelerin üretirken, diğerlerinin sadece tüketim pazarı olması demek değildir. İşbirliği demek, ortak kazanç demektir. Şimdi biz yeni bir anlayışla ortaya çıkmak zorundayız. Yeni bir işbirliğini ortaya koymak zorundayız. Burada bizim en büyük avantajlarımızdan biri de, halklarımızın dostluk bağlarının çok kuvvetli olmasıdır. Ancak bu kardeşlik bağlarına rağmen hala birbirimizin ülkesine vizeyle girip çıkıyoruz. Hem kardeşiz diyeceğiz, hem de birbirimizin evine vizesiz giremeyeceğiz. Bizim kültürümüzde kardeşin evine yabancı gibi girilmez. Bunu düzeltmek zorundayız” dedi.
İşbirliğinin bir diğer gereğinin de ticari ihtilafların hızlı ve etkin şekilde çözümlenmesi olduğunu dile getiren Hisarcıklıoğlu, bunun için de bir tahkim mekanizmasına ihtiyaç olduğunu anlattı.
-“Büyük hedeflere odaklanalım”
Büyük hedeflere odaklanmak gerektiğinin altını çizen M. Rifat Hisarcıklıoğlu şunları söyledi: “Halklarımızı daha fazla zengin etmek istiyorsak, bu güçlü işbirliğini yeni dönemde daha da artırmak zorundayız. Değişen küresel ekonomi, ulaştırma alanında yeni arayışları da beraberinde getirdi. Küresel ekonominin yeniden konumlanan ulaştırma koridorlarında bölgemizin hakettiği yeri alması için İpek Yolu’nun canlandırılması bir zorunluluktur. Tarihi İpek Yolu’nu geniş tren ağlarıyla, karayolu ulaşım hatlarıyla, enerji koridorlarıyla yeniden canlandırmak, bölgemizi ticaret üssü yapmak istiyoruz.
Elele verdik, yeni bir proje ortaya çıkardık. İstanbul-Tahran-İslamabad Demiryolu Projesi ile Türkiye-İran-Pakistan arasında 13 gün gibi kısa bir sürede konteyner taşıma hedefiyle yola çıktık. Geçen sene Karaçi’de imzaladığımız İşbirliği Anlaşması doğrultusunda da çalışmaya devam ediyoruz. Gümrük işlemleri ve sistemi şeffaf olmalı, maliyet unsurları öngörülebilir hale getirilmeli ve kayıt dışılığı ortadan kaldıracak bir yapıda olmalıdır. Ülkelerimiz arasındaki gümrük geçişleri bir uyumlu ve aynı standartlarda olmalıdır. İnanıyorum ki, coğrafyamızdaki bu büyük dinamizm siyasi irade ile birlikte, kısa zamanda çok daha büyük işler yapmamıza vesile olacaktır.
-“Ekonomik işbirliğinin önündeki engeller kalkmalı”
Bir yandan aramızdaki ekonomik işbirliğinin önündeki engelleri kaldırmalı, öte yandan ülkelerimizin üretim yapılarını çeşitlendirerek bölgenin rekabet gücünü artırmalıyız. Ekonomilerimizi daha açık ve dünya ekonomilerine entegre yapılar haline getirmeliyiz. Sanayi kalkınması için küresel sermaye yatırımlarına ülkelerimizi cazip kılmalıyız. Bunun için de yatırım ortamının iyileştirilmesi esastır.
Sanayi yatırımcısına, özellikle KOBİ’lere, büyük avantajlar sağlayan organize sanayi bölgelerinin yapılaşmasına öncelik vermeliyiz. Ekonomilerimizin itici gücü KOBİ’lerin gelişimine her tür desteği vermeliyiz. İşte Türkiye, tüm bu değişim ve dönüşümleri büyük bir kalkınma hamlesi haline getirebildiği için 30 yılda bu kadar yol kat edebildi. Unutmayın, bu yeni yüzyılda Ya hep beraber kazanacağız, ya da hep beraber kaybedeceğiz.”
-EİT TSO Başkanı Nahavandian
Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Ticaret ve Sanayi Odası (EİT TSO-ECO CCI) Başkanı Dr. Mohammad Nahavandian da konuşmasında, siyasi ve ekonomik gelişmelerin çeşitli sinyaller verdiğini belirterek, ''21'inci yüzyıl Amerika ve Avrupa yüzyılı değil, Asya yüzyılı olacak'' ifadesini kullandı.
Nahavandian, EİT teşkilatı hakkında karar verilmesi gerektiğine işaret ederek, ''Bizim teşkilatımızın bakış açısı arada bir toplanıp sonra eve dönüp işlerimize devam etmek mi, yoksa bölgede kalkınma ve büyümenin motoru olan bir teşkilat mı olmalı buna karar vermeliyiz'' diye konuştu.
Nahavandian, yazılacak olan tarihin bir parçası olduklarını, bu noktada özel sektörün rolünün göz ardı edilemeyeceğini ifade etti.
Dünyada ve bölgede ticaret hacminin azalmış olmasına rağmen EİT üyesi ülkeler arasındaki ticaret hacminin yavaş olsa da istikrarlı olarak arttığını belirten Nahavandian, bölgede ticaretin daha da arttırılması için bankacılık, finans ve ulaştırma çalışmalarının artması gerektiğini vurguladı.
- Pakistan Sanayi ve Ticaret Odaları Birliği Başkanı Sherani
Pakistan Sanayi ve Ticaret Odaları Birliği Başkanı Haji Fazal Kadir Khan Sherani de üye ülkelerin ticaret hacminin düşük olduğuna dikkati çekerek, gerekli şartların oluşması durumunda üye ülkeler arasındaki ticaret hacminin 8 kat artabileceğini dile getirdi.
Pakistan da dahil olmak üzere birçok ülkede ticaret noktasında reformlar gerçekleştirildiğini söyleyen Sherani, ''Ticaretin kolaylaştırılması evrensel anlamda kabul gören bir ekonomik itici güçtür'' diye konuştu.
Sherani, ekonomik kalkınmada sorumluluğun hükümetlerden özel sektöre kaydığını, günümüzde özel sektörün rolünün daha da önemli bir hale geldiğini vurguladı.
Özel sektörün sadece istihdam ya da ulusal gelir yaratılmasına katkıda bulunmadığına işaret eden Sherani, özel sektör temsilcilerinin ekonomik karar alma süreçlerinin de parçası olduğunu kaydetti.
-Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ise, ''Önümüzdeki dönemde asıl hedeflememiz gereken, isteyen herkesin serbest bir şekilde dolaştığı vizelerden ari bir bölge oluşturmak olmalı'' dedi.
Bakan Yılmaz, bugünkü dünyada ülkeler arası ilişkilerin sadece devletler arası ilişkilerle yürümediğini, toplumdan topluma, iş dünyasından iş dünyasına ilişkilerle yürüdüğünü belirterek, ''Sadece bürokratlar ve siyasetçiler olarak bu ilişkileri yürütmeye çalıştığınızda resim eksik kalmış oluyor. Dolayısıyla sizin bugün burada gerçekleştirdiğiniz işbirlikleri ülkelerimiz arasındaki ilişkiler açısından önemli ve hayati ilişkiler'' diye konuştu.
Yılmaz, özel sektörün, daha sonuç odaklı, pragmatik baktığını vurgulayarak, ''Bizim hepimizin buna ihtiyacı var. Her birimiz hem kendi ülkemiz içinde daha sonuç odaklı ve pragmatik bir takım politikalara öncülük ederken diğer taraftan da işbirliğini hızlı, etkin, sonuç odaklı yürütme konusunda önemli katkılar sunuyorsunuz'' dedi.
ECO CCI'ın toplantı ve etkinlikleri hakkında bilgi veren Yılmaz, bu toplantılarda iş dünyasının bir araya geldiğinde daha sonuç odaklı ve somut adımların atılmasına vesile olması gerektiğini dile getirdi.
Bu çalışmaların, daha sistematik ve yoğun devam ettirilmesi için daimi sekretarya ile belli bir fona ihtiyaç olduğunu belirten Yılmaz, var olan 10 üye ülkeden bazılarının faaliyetlere yeterince katılım sağlamadığını, o ülkelerin de teşvik edilmesini istedi.
Bakan Yılmaz, dünyanın kalbi denilebilecek bu bölgenin, stratejik bir konuma sahip olduğuna işaret ederek, ''Fakat bu konumu yeterince katma değere, refaha, kalkınmaya, ilerlemeye dönüştürebildiğimizi hiç birimiz söyleyemeyiz. Kendi içimizdeki değerlendirmeleri çok daha derinlikli yapıp, geleceğe emin adımlarla yürümeliyiz. Burada vizyonumuz çok açık, daha fazla işbirliği, daha fazla hareketlilik ve daha fazla serbestlik'' diye konuştu.
-''Kalkınmanın ana dinamiği özel sektör''
Bugün kalkınmanın ana dinamiğinin özel sektör olduğunu, devlete düşen görevin onlara güvence ve uygun ortam oluşturmak olduğunu ifade eden Yılmaz, arbitrasyon mekanizmasının geliştirilmesi gerektiğini vurguladı.
Kamu ve özel sektör işbirliğinin yaygınlaştırılması gerektiğini belirten Yılmaz, ''Biz Türkiye olarak bunu çok geniş bir şekilde uyguluyoruz. Bir çok alanda bu modeli uyguluyoruz, bunun başarılı sonuçların görüyoruz. Bunu tüm bölgeye yaygınlaştırmak hem bölgenin kalkınması için hem de özel sektöre yeni iş imkanları oluşturmak bakımından çok önemli'' dedi.