TOBB - Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

Korumacılık büyüme ve istihdam açısından çözüm değil


15.03.2013 / Ankara



DTÖ Genel Direktörü Pascal Lamy’nin katılımıyla TEPAV’da düzenlenen “9. DTÖ Bakanlar Konferansına Giderken: Dünya Ticaret Örgütünden Beklentiler” konulu toplantıda konuşan TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, ülkelerin ulusal sanayilerini gözetmek amacıyla korumacı politikalara sığınmalarının anlamsız olduğunu ifade ederken, “Tecrübelerimiz, korumacılığın büyüme ve istihdam açısından çözüm olmadığını ispatlamıştır. Korumacılık rekabet gücünü geliştirmez, üretkenliği artırmaz” diye konuştu. ​ ​

 

HABER VİDEOSU İÇİN TIKLAYINIZ.

 

Korumacılıkla beraber, uluslararası ticarette yeni arayışlar görüldüğünü bildiren Hisarcıklıoğlu, “Ülkeler giderek daha çok ikili veya bölgesel ticaret anlaşmalarına yönelmektedir. Bunların sayısında önemli bir atış var.  Ancak bu eğilimin çok taraflı sistemi zafiyete uğratmamasını dileriz. Örneğin İslam ülkelerinde ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı ülkelerinde, korumacı reflekslerle Tercihli Ticaret Anlaşmaları hala yürürlüğe girememiştir. Her platformda görüşülüyor ama sonuç yok. Çok taraflı sistemin tüm beklentileri karşılamasının zor olduğunu görüyoruz. Ancak, iş dünyası olarak bizler öncelikle vizyonumuzu genişletmeli, uzun vadeli düşünmeliyiz” diye konuştu.

“9. DTÖ Bakanlar Konferansına Giderken: Dünya Ticaret Örgütünden Beklentiler” konulu toplantı TEPAV’da gerçekleştirildi. Toplantıya, TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) Genel Direktörü Pascal Lamy ve TEPAV Ticaret Çalışmaları Merkezi Direktörü Bozkurt Aran katılarak birer konuşma yaptı.

Hisarcıklıoğlu konuşmasında, DTÖ Genel Direktörü Pascal Lamy’yi TEPAV’da görmekten büyük onur duyduğunu ifade ederken Lamy’nin çalışmalarına ilişkin bilgi verdi. Dünyanın iktisadi ve siyasi anlamda yeniden şekillendiği tarihi bir süreçten geçildiğini bildiren Hisarcıklıoğlu, “Küreselleşme süreci dünyadaki güç dengelerini de değiştirmektedir. Geleneksel olarak, dünya ekonomisinde etkin rol oynayan ABD ve diğer gelişmiş ülkelerin rolleri değişirken, yükselen ekonomilerin varlığı daha fazla hissedilmeye başlamıştır” dedi.

-Ağırlık noktası Atlantik’ten Pasifik’e kaydı

Dünyanın iktisadi ve siyasi ağırlık noktasının, Atlantik’ten Pasifik’e doğru kaydığını bildiren Hisarcıklıoğlu, şöyle konuştu: “Değişimin merkez üssü, Türkiye’nin tam ortasında bulunduğu bu coğrafyadır.  Batımızdaki ülkeler ekonomik krizlerle boğuşurken, güneyimizde ve doğumuzdaki ülkelerde siyasi krizler yaşanıyor.  Çünkü artık bölge halkları beklentilerini yükseltmiş ve meşru taleplerini yüksek sesle dile getirmeye başlamıştır.  Batımızda en büyük tüketim pazarı Avrupa, doğumuzda en büyük üretim pazarı Asya bulunmaktadır. Kuzey ve güneyimizdeki komşularımız ise dünyanın en büyük enerji kaynaklarına sahiptir. Hepsinin ortasında ise dünya ekonomisi ve ticaretinde daha fazla söz sahibi olma iddiasında bir Türkiye var.

Türkiye Batıda ekonomik krizlerin, Güney’de ve Doğu’da siyasi çalkantıların yaşandığı bir coğrafyanın tam ortasında; istikrarlı, güçlü ve dengeleyici bir ülke konumuna gelmiştir.

Konumu itibariyle, hem Avrupalı, hem Asyalı, hem de Akdenizli olan Türkiye, ekonomik ve siyasi gerilimlerin çevrelediği bir coğrafyada, son 10 yıldır yakaladığı siyasi ve iktisadi istikrar ile bölgesinde öne çıkmış ve bölge halklarına ümit olmuştur.

Özetle, Türkiye hemen her sektörde, Avrupa’nın ve dünyanın en önemli ekonomileri arasına girmiştir ve yoluna hızla devam etmektedir.  Bu yükselişi ile Türkiye çok taraflı ticaret sisteminde de daha etkin olmayı hedeflemiştir.  Zira, biz Türk Özel sektörü olarak, Dünya Ticaret Örgütü çalışmalarının ancak özel sektörün katkı ve katılımı ile başarılı olacağına inanıyoruz.”

-Made in World ibaresi

Toplantıya konuk olan Pascal Lamy’nin 26 Şubat’ta Lozan’da yaptığı konuşmada artık ürünlerin üstünde  “Made in the World” ibaresinin görüleceğini söylediğini hatırlatan TOBB Başkanı, “Bundan böyle “Made in the UK”  veya “Made in Germany” olmayacak diyorsunuz.  Bu aslında bizi hem ürkütüyor hem de biliyoruz ki yeni fırsatlar getiriyor.  Ticaretin serbestleşmesi, şeffaf ve öngörülebilir kurallara dayalı olarak yapılabilmesi yönünde büyük beklentilerimiz var” dedi. Ne var ki, son 10 yılın, çok taraflı ticaret sistemi ve DTÖ açısından çok zorlu geçtiğini ifade eden Hisarcıklıoğlu, “2001 yılından bu yana devam eden Doha Turu müzakerelerinde bir türlü istenilen sonuca ulaşılamadığını belirtti.

-Çok taraflı sistem, eksiklerine rağmen bir sigorta

Günümüzde çok taraflı sistemin, tüm eksikliklerine ve eleştirilere rağmen, hiçbir ülkenin dışlanmadan yer aldığı müzakere ortamının ve hukukun üstünlüğünün bir sigortası niteliğinde olduğunu vurgulayan TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu “İkili ve bölgesel ticaret anlaşmalarında yaşanan sorunların çözümü de çok taraflı sistemdedir” diye konuştu.

Örneğin, Gümrük Birliği içinde oldukları AB ülkeleri ile iş yapmalarının önünde engeller bulunduğunu anlatan Hisarcıklıoğlu şöyle konuştu:

“Gümrük Birliği ruhuna aykırı olduğunu düşündüğümüz bazı hususları özellikle vurgulamak istiyorum: Türkiye’nin sanayi ürünleri serbestçe AB pazarına girebilirken, bu malları pazarlayacak girişimci vize engeli ile karşılaşıyor. Malın gelir ama işadamın gelemez deniyor
Öte yandan malları taşıyacak vasıtalara da taşıma kotası engeli konuluyor. Firmalarımıza: “ürünü getir ama onu taşıyan kamyonunu getirme” deniyor.
Bir diğer sıkıntı da üçüncü ülkelerle yapılan Serbest Ticaret Anlaşmalarında ortaya çıkıyor.
AB bizimle müzakere etmeden üçüncü ülkelerle Serbest Ticaret Anlaşmaları imzalayabilirken, bizim aynı ülkelerle Serbest Ticaret Anlaşması imzalamamızın önünde zorluklar var. 
Bu üç alanda son derece haksız ve hukuksuz uygulamalara maruz kalıyoruz.  Biz Türk özel sektörü olarak çok taraflı sistemin önünün açılmasını, hiçbir ülkenin dışlanmadan yer aldığı bir sistemin işler hale gelmesini istiyoruz.

Zenginliğin yolu ticaretten geçer. Halkların zenginleşmesi için ticaretin ve yatırımın önü açılmalıdır. Biz katıldığımız her platformda bunu savunuyoruz. Hatta Ticaret ve Yatırımın G 20 gündeminin kalıcı başlıkları olarak da ele alınmalıdır diyoruz.

Özel sektörün yatırım ve istihdam sağlaması için de güven olmazsa olmaz bir önkoşuldur. Ancak, küresel ticaret ortamı özel sektöre güven vermemektedir. Bu güvenin sağlanmasında Dünya Ticaret Örgütü’nün başarı sağlaması önemlidir.”


-''Uluslararası müzakere sisteminde çatlaklar''

DTÖ Genel Direktörü Pascal Lamy de geçmişte zengin ülkelerin kontrolünde olan ticaretin, günümüzde ise daha yoksul ülkeler tarafından kontrol edilir hale geldiğini söyledi.
Lamy, 2012'nin, 17. yüzyıldan sonra ilk kez yoksul ülkelerin, zengin ülkelerden daha fazla üretim yaptığı yıl olduğunu dile getirerek, bunun uluslararası müzakere sisteminde birtakım çatlakları ortaya çıkardığını belirtti.

ABD ve Avrupa Birliği'nin ''Mega çift taraflı'' bir anlaşmayı müzakere etmeye başladığına dikkati çeken Lamy, ''Transatlantik açık ticaretine ilişkin bazı şeyleri görüşmeleri gerekiyordu ve bunu DTÖ ile yapamıyorlardı. Bazıları dedi ki 'DTÖ'de bunu yapamıyoruz, Çin bunu engelliyor.' Bazıları da dedi ki (bunu DTÖ ile yapmamamız gerekiyor, çünkü kontrolü elimizde tutmamız gerekiyor.)'' diye konuştu.

Lamy, ticaret konusunda yapılacaklar listesinde, ''Ticareti daha sınırlı bir politik enerjiyle yürütmek için çalışma''nın bulunduğuna değinerek, sene sonunda yapılacak 9. DTÖ Bakanlar Konferansı'nın gündeminde ise ticaretin kolaylaştırılması, sınırları geçme maliyetinin azaltılmasının olduğunu söyledi.

Doğu-batı, kuzey-güney arasında sıcak bir bağlantı noktası olan Türkiye'nin, sınırlarından geçen ticarete kolaylıklar sağladığını, bunu diğer ülkelerden de beklediğini ifade eden Lamy ''Umuyorum ki müzakerelerin dengesi bu yönde olur'' dedi.





Adınız Soyadınız
E-Posta Adresiniz
Kullanıcının E-Posta Adresi
Gönderenin Notu
Mesajınız Gönderilmiştir
İlginiz için teşekkür ederiz
ARAMA