20.05.2012 / Ankara
HABER VİDEOSU İÇİN TIKLAYINIZ.
67. GENEL KURUL FİLMİNİ İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ.
TOBB ETÜ’de yapılan Genel Kurul’a Başbakan Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun yanı sıra, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, siyasi parti temsilcileri, milletvekilleri, bürokratlar, iş dünyasının temsilcileri ile TOBB delegeleri katıldı.
TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu Genel Kurul’da yaptığı konuşmada, girişimcilere ve TOBB delegelerine “Türkiye sizlerle büyük. Türkiye ekonomisi sizlerle güçlü. Türkiye sizlerle birlikte, büyük hedeflerine yürümeye devam edecek” diye seslendi.
Hisarcıklıoğlu,TOBB’un 60 yılı, özel sektörümüzün 60 yılda katettiği mesafenin de göstergesi olduğunu ifade ederken, Türkiye ekonomisinin kat ettiği mesafeyi ve geldiği noktayı anlattı.
Girişimciler ekonomide başarı hikâyelerine imza atarken, bu gücün meydana getirdiği TOBB’un da özellikle son 10 yılda hizmet kapasitesini artırdığını belirten Hisarcıklıoğlu, “Hayata geçirdiğimiz projelerle, reel sektörümüzü geliştirdik ve destekledik” diye konuştu.
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu 67. Genel Kurul’da şöyle konuştu:
“Tek sermayeleri olan cesaretle iş hayatına atılıp başarılı olan genç girişimciler burada. Hem ailelerini ayakta tutan, hem de bereketli elleriyle iş hayatında yükselen kadın girişimcilerimiz burada. Sınırlarımızın ötesinden, Türkçe konuşan coğrafyalardan gelen girişimci kardeşlerimiz burada.
Şehirlerinin kalkınmasına, markalaşmasına emek veren, fikir üreten Oda ve Borsa başkanlarım. Ülkemizin geleceğine yatırım yapan, ihracat yapan, istihdam sağlayan camiamız. Sizleri gönül dolusu muhabbetle selamlıyorum. Teşriflerinizle bizlere şeref verdiniz.
Bu genel kurulun bizim için ayrı bir önemi var. 60. yılımızın şeref ve sevincini hep birlikte paylaşıyoruz. 60 yılda çok yol kat ettik, özel sektörümüze çok büyük hizmetlerde bulunduk. Bu hizmet serüveni, Türkiye’nin dönüşüm ve gelişim gösterdiği 50’li yıllarda başladı. Siyasette ilk serbest seçimlerle birlikte, demokrasiye geçildi.
Ekonomideyse bürokrasinin hâkim olduğu bir tarım toplumundan, şehirli ve girişimci bir topluma geçiş hedeflendi. Bu süreçte, dünyanın diğer gelişmiş ülkelerinde olduğu gibi, ülkemizde de özel sektörümüzü temsil edecek ve geliştirecek kurumsal bir yapılanmaya ihtiyaç duyuldu.
Ve böylece 1952 yılında TOBB kuruldu. Birliğimizin kuruluşunu sağlayan rahmetli Adnan Menderes’i ve çalışma arkadaşlarını rahmetle ve minnetle anıyorum. Türkiye’nin kalkınma hikâyesi özel sektörün sahneye çıkışıyla hız kazandı. 1950’lerde toprağa atılan tohum hızla büyüdü. Bugün tüm bölge coğrafyamızı kapsayan dev bir çınar oldu.
-TOBB 60 yaşında
TOBB’un 60 yılı, özel sektörümüzün 60 yılda katettiği mesafenin de göstergesidir.
60 yıl önce binbeşyüz üyemiz vardı, bugün 1 milyon 420 bin olduk.
60 yıl önce kişi başına 200 dolar olan mal-hizmet üretimi, bugün 10 bin doları geçti.
60 yıl önce bin civarındaki taşıt üretimi, bugün 1 milyon oldu.
Gelen yabancı turist sayısı, 32 binden 32 milyona ulaştı.
260 milyon dolar olan ihracatımız, 135 milyar doları geçti.
Sanayi ihracatımızın payı sadece yüzde 1 iken, bugün yüzde 94 oldu.
60 yıl önce dış yardım alan bir ülkeydik. Bugün dünyanın her coğrafyasında mazlumun yanına koşan, fakir devletlere yardım yapan bir ülkeyiz.
G-20 içinde, dünyanın en büyüklerinden biriyiz. İtalya ile Çin arasındaki en büyük sanayi üretimini ve ihracatını kim yapıyor? Biz yapıyoruz. Bunları nasıl başardık, hangi şartlarda başardık? Dünya rekabet endeksinde, iş yapma endeksinde, ilk 50 içinde bile değilken başardık.
60 yılda içerde ve dışarıda, siyasi ve iktisadi krizlere rağmen bunları başardık. Denizlerin kabarışı karşısında yıkılmayan kaleler yaparak başardık! O halde bu başarının mimarı olan tüccar ve sanayicilerimizle, kadın ve genç girişimcilerimizle, onların asli temsilcileri olan siz Oda-Borsa Başkanlarımla, genel kurul delegelerimle, 75 milyonun tamamı gurur duymalı. Türkiye sizlerle büyük. Türkiye ekonomisi sizlerle güçlü. Türkiye sizlerle birlikte, büyük hedeflerine yürümeye devam edecek. Hepinizi yürekten kutluyor, hepinizi alkışlıyorum.
Müteşebbis insanlarımız ekonomide başarı hikâyelerine imza atarken, bu gücün meydana getirdiği Birliğimiz de, özellikle son 10 yılda hizmet kapasitesini artırdı. Hayata geçirdiğimiz projelerle, reel sektörümüzü geliştirdik ve destekledik. Son 10 yılda yurtdışındaki temsil ağımızı genişlettik. Müteşebbisimize ülkemiz içinde ve dışında hizmet sunmaya, onları en iyi şekilde temsil etmeye, onların güçlü sesi olmaya devam ettik.
Anadolu’nun tamamına yayılmış 1,500 delegemizle Anadolu’nun sesi, yüreği haline geldik. Anadolu’nun duygularının, taleplerinin, beklentilerinin tercümanı olan, karar alma süreçlerinde yer alan, aktif bir TOBB var.
-Dünya ile entegre
Yurtdışına çıkınca kimsenin farkında olmadığı değil, dünya ile entegre olmuş, küresel piyasalardaki iş örgütlerinin tamamında söz sahibi, özel sektörümüzün çıkarlarını dünyada savunan, bir TOBB var. Ülkemizin her milli meselesinde etkin ve etkili lobi faaliyeti yürüten bir TOBB var. İşadamlarını dünyaya taşıyan, fikir üreten, proje yapan, yardıma muhtaçların yanında olan, ata yadigârı eserlere sahip çıkıp, bayrağımızı tüm dünya coğrafyasına taşıyan bir TOBB var.
Türkiye’nin sınır kapılarını inşa eden, eğitim’e yatırım yapan, işsizlikle mücadele eden, Kobilerin finansmana erişimini kolaylaştıran, Kobi danışmanlığını Anadolu’ya götüren, sektörlerin sorunlarına tek tek eğilen bir TOBB var.
Şirketlerimiz ihracatlarını TOBB güvencesiyle gerçekleştiriyor. Yurtdışı taşımacılığın yapılabilmesi için 35 milyar dolarlık teminat riski üstlendik ve dünyada en çok tır karnesi veren kuruluş olduk. Kara gümrük kapılarını modernize ederek, sanayicimizin lojistik maliyetlerinin yılda 450 milyon lira azalmasını sağladık.
Hepiniz fuarların eski halini biliyorsunuz. Eline çadırı alanın kurduğu, panayır görünümündeki fuarları da biliyorsunuz. İşte hem yurtiçi fuarcılık, hem de karmaşa içindeki sigortacılık sektörleri, TOBB’un çatısı altında çağdaş bir kurumsal yapı kazandı, sektörlere düzen ve disiplin geldi.
Bu noktaya kolay gelmedik değerli dostlar. Bu salondaki her birinizin, bu camianın her ferdinin emek vermesiyle bunları başardık. Bu camianın birlik, beraberlik ve kardeşlik anlayışı sayesinde başardık. Oda ve Borsalarımızdaki dönüşümle birlikte başardık.
Oda ve Borsalarımızın karar alma süreçlerinde ortaya koyduğu çağdaş vizyonla başardık. Dün yabancı dil bilen çalışanımız yoktu. Bugün Oda ve Borsalarımız, bugün uluslararası projelere imza atıyor. Bu sayede yurtdışından kaynak temin ediyor. Avrupa Odaları ile birlikte çalışmalar yapıyor.
100 Oda ve Borsamız, uluslararası kriterlere göre akredite oldu. Yani Avrupa’nın en iyi odaları ile aynı hizmeti, en az aynı kalitede verir hale geldiler. Hizmet kalitesi ile Avrupa Birliğine girdiler. Hepinizi kutluyorum, Kendinizle ne kadar övünseniz azdır.
-Sanayi Anadolu’ya yayıldı
Odalarımızın sorumluluk alması sayesinde Organize Sanayi Bölgelerimiz gelişti ve böylece sanayi Anadolu’ya yayıldı. 1980’de Türkiye’de sadece 12 OSB vardı. Bugünse 150’ye yakın OSB yatırımcılarla dolmuş durumda.
Eğitim ve Çalışma Bakanlıklarımızla birlikte, ülkemizin en büyük mesleki eğitim projesi olan UMEM Beceri’10’u başlattık. Oda-Borsalarımızın etkin rol alması sayesinde, 81 ilde 2,800 kurs açtık. Buralarda 42 bin kişi meslek eğitimi alıyor. Eğitimlerini tamamlayan 22 bin kişi, meslek sahibi oldu, istihdam edildi. Bu yıldan itibaren tarım ve hizmet sektörleri de projeye ekleniyor. Böylece bu çalışmanın, ülkemize ve reel sektörümüze kazandıracağı istihdam katlanarak artacak.
Değerli çalışma arkadaşlarım, burada çok azını sayabildiğim çalışmalarımız, camiamızı özel sektörün hizmet yuvası haline getirdi. Avrupa Odalar Birliği ve İslam Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği Başkan yardımcısı olarak şunu gönül rahatlığı ile söylüyorum: Bugün dünyada en çok hizmet veren Oda sistemlerinden biri haline geldik. Oda-Borsa sistemimiz Ortadoğu, Kuzey Afrika ve gelişmekte olan ülkelerde, özel sektörün geliştirilmesi için örnek model alındı.
Kat ettiğimiz mesafede sizlerin emeği çok büyük. Gecesini gündüzünü bu camianın gelişmesine, büyümesine adayan Oda ve Borsa Başkanlarımı, Meclislerimi ve Meslek Komitelerimi yürekten kutluyorum. Sizlerle gurur duyuyorum. Gerçekleştirdiğimiz hizmetlerde Bakanımız sayın Hayati Yazıcı hep yanımızda oldu ve bizleri destekledi. Kendisine teşekkür ediyorum.
Şimdi bu vesileyle kamuoyuna şunu da hatırlatmak isterim. Herkes bilmeli ki Oda ve Borsa Başkanları ücret-maaş almazlar. Kendi işlerine ayıracakları zamanı, temsil ettikleri şehirlerinin ve üyelerinin sorunları için harcarlar. İşte bu yüzden, aslında Benim Oda ve Borsa Başkanlarımın her biri hizmet ehlidir. Oturdukları koltukların hizmet aracı olduğunu bilir ve hep bu anlayışla çalışırlar. Çünkü biz öbür tarafta hesabın olduğunu biliriz. Bu camianın hizmet anlayışı, işte budur.
Bu camianın mensupları, son yıllarda sağlanan siyasi ve ekonomik istikrarla, her yıl yeni başarılara imza attılar. Bu vesileyle, bunu bizlere sağlayan Başbakanımıza, ekonominin yönetimini hakkıyla üstlenen sayın Ali Babacan’a, Hayati Yazıcı, Zafer Çağlayan’a, Mehmet Şimşek’e, Nihat Ergün’e, Faruk Çelik’e ve Cevdet Yılmaz’a teşekkür ediyorum.
-TOBB camiasının başardıkları
Şimdi sadece geçtiğimiz yıl, bu camianın neler başardığına bir bakalım. Avrupa ekonomilerinin ardı ardına krize girdiği, Ortadoğu coğrafyasında ciddi siyasi çalkantıların olduğu bir dönemde, özel sektörümüzün tüketim ve yatırımıyla, Türkiye ekonomisi yüzde 8,5 oranında büyüdü.
Krizdeki Avrupa’da 5 milyon kişi işsiz kalırken, 2011 yılında özel sektör olarak biz kayıtlı çalışan sayımızı, 1 milyon 62 bin kişi artırdık. Faal işyeri sayımız 109 bin artışla 1 milyon 398 bine ulaştı. Özel sektörümüzün makine ve teçhizat yatırım harcamaları reel olarak yüzde 25 büyüdü ve 158 milyar lirayı geçti. İhracat yapan üye sayımız yüzde 8 artarak 54 bine, yaptığımız ihracat yüzde 18 artarak 135 milyar dolara ulaştı.
Dikkatinizi çekerim, bunların hepsi tarihi rekor seviyelerdir. Özel sektör olarak, iş ve aş sağlamayı, yatırım yapmayı sürdüreceğiz. Avrupa yerinde sayarken, biz koşmaya devam edeceğiz.
Nereden nereye geldiğimizi, hangi zorluklara rağmen neleri başardığımızı unutmayalım. Ama bunların daha da iyisini yapacak inanç ve azme sahip olduğumuzu da bilelim. Çünkü katetmemiz gereken daha çok yol var. Dünyanın en eski atasözlerinden biri ne diyor; “Roma bir günde kurulmadı”. Önemli olan ne yapacağını bilmek, hayal kurmak, hedef koymak, hedef doğrultusunda çalışmaktır.
Biz 10 yıl sonra dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmak istiyoruz. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere hedef verdiği muasır medeniyet seviyesine ulaşmak istiyoruz. Bunun için her yıl 700 binden fazla istihdam sağlamalı, her yıl yüzde 7’nin üzerinde büyümeliyiz. O halde gelin, bu koşuya devam edelim.
Koşalım ki, 10 yıl sonra bu salonda TOBB’un 70. yılı için biraraya gelenler, belki de bizim çocuklarımız, bizlerin başarılarını konuşsun, bizlerle gurur duysunlar. Bu ülkedeki tek bir ferdi dahi dışlamadan, refah ve huzuru birlikte tesis edelim. Bizler daha fazla çalışacağız, daha fazla üreteceğiz, daha fazla yatırım, istihdam ve ihracat yapacağız. Bu millet bize güveniyor. Biz de milletimize güveniyoruz!
Ancak, zaman rehavete kapılma zamanı değildir. İçerde cari açık kaynaklı riskler var. Dışarıdaysa Avrupa’da devam eden finansal kriz ve ekonomik durgunluk, bizi de olumsuz etkiliyor. Ortadoğu’da karışık ortam ve gerginlikler artarak sürüyor. İçinde bulunduğumuz coğrafya değişim sancısı çekiyor. Dolayısıyla bizi, ülkelerin çalkantılı sularda yol arayışında olduğu bir 2012 bekliyor.
Bu yüzden, biz bu coğrafyada hem iktisadi, hem de siyasi açıdan güçlü olmaya mecburuz. Eksik kalan reformları tamamlamak, yapamadıklarımızı yapmak zorundayız. Hep söylüyoruz. Devletimizden tek isteğimiz, maç yaptığımız sahanın, rakiplerimizle eşit şartlara getirilmesi. Allah’ın izniyle, gerisini biz hallederiz!
-Yeni anayasa çalışmaları
Daha zengin, daha mutlu, daha özgür bir Türkiye için, reformlara devam etmeliyiz. Bu reformların en büyüğü yeni bir anayasadır. Zira yeni bir toplumsal mutabakata ihtiyacımız var. Daha güçlü bir devletin ve daha müreffeh bir milletin yolu buradan geçiyor.
Anayasa sadece siyasi değil, aynı zamanda iktisadi bir meseledir. Anayasa kutup yıldızıdır. O yerinde durur, geri kalan her şey onun etrafında döner. Anayasamızı yenileyemezsek, olduğumuz yerde, orta gelir seviyesinde tıkanıp kalırız, bir üst lige çıkamayız.
Bu işe katkı sağlamak için elimizi taşın altına koyduk. 22 sivil toplum ve meslek örgütüyle birlikte 12 ilde Anayasa Vatandaş Toplantıları yaptık. Bunları gerçekleştirmemizi sağlayanlara sayın Meclis Başkanımız sayın Cemil Çiçek başta olmak üzere uzlaşma komisyonundaki dört siyasi partimizin temsilcilerine teşekkür ediyoruz.
Aramızda işveren de vardı, işçi de vardı. Esnaf, memur, çiftçi, emekli de vardı. Menfaatlerimiz farklı, dünya görüşlerimiz farklı. Ama ülkemizin ve evlatlarımızın geleceği için bir araya geldik. Bu toplantılarda yeni Anayasa’ya olan ihtiyacı ve talebi gördük. Halkımızın büyük bir olgunlukla nasıl karşılıklı konuşabildiğini, konuştukça paylaşacak daha fazla ortak paydamızın olduğunu gördük.
Çok açık söylüyorum, Milletin kendisi aynı masa etrafında olgunca konuşmayı ve uzlaşmayı başarıyorsa, onun vekilleri olan ve gücünü milletten alan siyasi partilerimiz de bunu başarır. Siyasetin itibarı için, siyaset kurumuna güven için, sorunların yegâne çözüm yerinin meclisimiz olduğunu göstermek için buna mecburuz.
Milletimiz aynı duygular etrafında kenetlenmiş durumda. Hz. Mevlana ne demişti; “Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu paylaşanlar anlaşır”. Gelin bu tabloyu Türkiye'de egemen kılalım. Şikâyet ettiğimiz birçok sorunu ortadan kaldıralım.
1876’dan bu yana halkın müzakereye katıldığı bir anayasa yapma şansımız olmadı. Kimse halka güvenmedi, fikrini sormadı. Birilerinin sipariş ettiği metinler yazıldı. Şimdi ilk defa, milletimizin arzu, fikir ve birlikte yaşama iradesine dayanan, halkın iradesinin tezahürü olan bir anayasa hazırlanacak.
Biz, seçkinlerin, muhtıraların, ara rejimlerin, darbelerin dayattığı değil, millet iradesine dayanan, mutabakatla hazırlanan bir anayasa istiyoruz! Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti yapımızın korunmasını istiyoruz.
Yeni Anayasanın temeli; ifade hürriyeti, din ve vicdan hürriyeti ile teşebbüs hürriyeti olsun istiyoruz. Biz, vatandaşları arasında ayrım yapmayan, vatandaşına güvenen, vatandaşına hükmetmeyen bir devlet anlayışı istiyoruz. Biz, devletin vatandaşın efendisi değil, hizmetkârı olmasını istiyoruz.
Yeni Anayasa’dan bir diğer beklentimiz de yönetimde istikrardır. Türkiye’nin buna ihtiyacı var. Ancak mevcut yönetim sistemi istikrarsızlık kaynağı olmaya aday. Biliyorsunuz, Cumhurbaşkanımız artık halk tarafından seçilecek.
Anayasa vatandaş toplantılarında gördük ki, halkımız bu demokratik kazanımdan son derece memnun. Ancak, hem Cumhurbaşkanı hem de Başbakan halkın oyuna dayanacağı için, birlikte çalışmalarında sıkıntı yaşanabilir.
İstikrarı güçlendirmek için, halkoyuyla seçilmiş Cumhurbaşkanının ve Başbakanın yetkileri yeniden düzenlenmeli. Bunun nasıl yapılacağı, bu süreçte tartışılmalı. Bu konudaki düzenlemelerin yeni Anayasayla yapılması, Türkiye’nin geleceği için hayati önem taşıyor.
-Halkın beklentisi adalet ve özgürlük
Son yıllarda yargı sistemimizde birçok reform yapıldı. Fiziki ve teknik altyapıyı geliştiren pek çok adım atıldı. Bunları memnuniyetle takip ediyoruz. Ancak bütün bu yapılanlara rağmen daha atılacak önemli adımlar var. Zira Anayasa toplantılarında da gördük ki, halkın yeni Anayasa’dan hala en büyük beklentisi adalet ve özgürlüklerdir. Bu talep neyi kapsıyor;
Bu talep giyim kuşamından, dilinden, inancından dolayı haksızlığa uğrayanların, sisteme,
maaşını alamayan işçinin işverene,
kobilerin bankalara,
kamuda haksızlığa uğrayan vatandaşın bürokrata,
hakkının yendiğine inanan mazlumun hukuk sistemine,
ödediği verginin karşılığı hizmeti alamayan vatandaşın belediye ve kamuya
ve geciken adalete yönelik tüm sıkıntıları kapsıyor.
Biz artık, işadamı da olsa, siyasetçi de olsa, sivil de olsa, bürokrat da olsa, yapanın yanına kar kalmadığı bir adalet sistemi istiyoruz. Biz artık, mazlumu ve güçsüzü koruyan, herkesin adaletinden emin olduğu, Allah’tan sonra gönül rahatlığıyla sığınacağımız bir yargı sistemi istiyoruz.
Gökler ve yer ancak adaletle ayakta durur. 75 milyon olarak zihniyet devrimi yapıp, güçlüye dokunamayan, güçsüzü ezen, eski zihniyeti artık yıkmamız gerekiyor. O halde nefsimize değil, vicdanımıza kulak verelim.
Komşumuzu öteki diye görmeyelim. Bizden farklı diye, kendi sesimiz dışındakilere sağır kesilmeyelim. Zira Yüce Allah, farklılıklarımızı bir zenginlik olarak bahşetti.
Birimizin ak dediğine diğerimiz hemen kara demesin. Gelin, ortak akılla ve istişare ederek, doğru yolu hep birlikte bulalım.
İstişareyle çalıştığımız her alanda hızla yol aldık, başarı hikâyeleri yazdık. Ortak aklı ve istişareyi, son olarak, yeni yatırım teşvik sisteminde hayata geçirdik. 81 il’de ekonominin nabzını en iyi tutan Oda ve Borsalarımız, işin başında görüş ve önerilerini ilettiler.
Hükümetimiz ve bürokrasi bunların büyük kısmını dikkate aldı. Bu vesileyle sayın Başbakanımıza ve Bakanlarımıza teşekkür ediyoruz. Ortak akıl ve istişareler sayesinde, önceki 3 sistemden daha sağlıklı ve kapsamlı bir model ortaya çıktı.
Yeni yatırım teşvik sistemi sanayimizin teknolojik dönüşümüne ve bölgeler arasındaki gelişmişlik farklarının azaltılmasına yardımcı olacak. Ancak yatırım teşvik sisteminin yenilenmesi, yapısal reformların yerini tutmaz.
-İş ve yatırım ortamı geliştirilmeli
Yapılan iyileştirmelere rağmen, iş ve yatırım ortamımız hala rakip ülkelerin gerisinde. İş yapma kolaylığı endeksinde 183 ülke arasında 71. sıradayız. 10 yıl sonra dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olma hedefine inanıyorsak, içerdeki üretim maliyetlerini düşürmeli, iş ve yatırım ortamını geliştirmeliyiz.
Bölgesel kalkınma ajanslarında özel sektör ikinci planda bırakılmamalı. Özel sektörün içinde olmadığı bir yapı, bürokratik bir kurum olmanın ötesine geçemez, başarılı olamaz. Sayın Başbakanım siz de takdir edersiniz ki, bürokratlarımız gittikleri illerde belirli bir süre için görev yapıyor. Yani ne ilin geçmişini hissedebiliyor, ne de projelerin öncesini ve sonrasını takip edebiliyor.
Oysa Oda-Borsalarımız o şehrin hafızasıdır, asli unsurudur. Şehirlerini ve şehirleri için yapılan projeleri kendi işleri gibi sahiplenip, sonuna kadar takip ederler. İşte bu nedenle, yerel kalkınma projelerinin hayata geçirilmesi için çok önemsediğimiz Kalkınma Ajanslarımızda yerel aktörlere daha etkin rol verilmeli.
Cari açık riskine karşı özellikle 3 sektörümüze ayrı bir önem vermeliyiz. Hem dünya nüfusu devamlı artıyor, hem de gıdaya olan talep artıyor. Dolayısıyla tarım sektörü sadece geçim kaynağı değil, büyük bir kazanç kapısıdır.
Tarımsal ekonomi büyüklüğünde dünyada 7., tarımsal arazi büyüklüğünde 12. sıradayız. Konya büyüklüğündeki Hollanda’nın tarım ürünü ihracatı 80 milyar dolarsa, biz daha iyisini yapmalıyız. Ülkemiz tarımını geliştirmek için büyük çaba gösteren Tarım Bakanımız sayın Mehdi Eker’e yaptığı çalışmalar için teşekkür ediyoruz.
Ticaret Borsalarımız da 100 yılı aşkın tarihiyle, ülkemizde tarımsal üretimin gelişmesinde önemli bir rol üstlenmiştir. Tarımsal piyasalar açısından devrim niteliğinde bir değişiklik olan, lisanslı depoculuk ve ürün ihtisas borsalarını, ticaret borsalarımızdan gelen bilgi, beceri ve birikimle birleştirirsek, tarımda çok daha hızlı gelişme sağlarız.
Böyle bir deneyimi bir tarafa bırakıp, finansçıların baskın olacağı farklı bir yapılanmaya gidilmek istenmesini doğru bulmuyorum. Çünkü reel sektörün dışlandığı bir yapı, çiftçimize ve tüccarımıza zarar verir.
Ülkemiz için stratejik önemdeki bir sektörümüz de turizmdir. Sadece istihdamda değil, hem sağladığı katma değer, hem de döviz kazandırma açısından turizm, altın değerindedir. Hükümetimizle istişare ederek hayata geçirdiğimiz katma değer vergisi indirimi, turizmin gelişmesine büyük katkı sağlamıştır. Teşekkür ediyoruz.
Diğer taraftan dış ticarette büyük hedeflerimiz var. Artan iş hacmini kaldıracak şekilde deniz taşımacılığı ve gemi inşa sanayimizi geliştirmeliyiz. Müteşebbislerimiz, başka ülkelerin devlet destekleri karşısında rekabette dezavantaj yaşıyor. Gelin bu sektörümüzü yalnız bırakmayalım.
KOSGEB’i daha aktif hale getirerek Kobilerimiz ve esnafımıza destek verdiğiniz için teşekkür ediyoruz. Perakende sektöründe yaşanan kuralsızlık, ekonomide önemli bir adaletsizlik kaynağı olmaya devam ediyor.
Ekonomiler modernleştikçe doğaldır ki gelenekselin yerine organize perakendecilik gelir. Ancak perakende sektörünü düzenleyen kuralların olmaması, esnafımızın nefesini kesiyor, Kobilerimizi ve sanayicimizi fasoncu hale getiriyor. Güçlü olanların, güçsüzlere kendi kurallarını dayattığı bir sisteme esnafımız, kobilerimiz, sanayicimiz daha ne kadar dayanacak? Biz, perakende yasasının çıkarılmasını bekliyoruz.
Adil rekabetin olmadığı, girişimciliğin, markalaşmanın önünü tıkayan, tüketiciyi aldatan, zarara sokan bu adaletsiz yapı daha ne kadar sürecek? Üretenin hakkının teslim edilmesini istiyoruz! Adil rekabet istiyoruz. Kuralsız ve vicdansız işleyen bir piyasa ekonomisi istemiyoruz!
-Adaletsizliğin kaynağı kayıtdışılık
Yıllardır üzerinde durduğumuz bir adaletsizlik kaynağı da kayıtdışılık. Kayıtdışılık hem şirketlerimizin küçük kalmasına, hem de iş ahlakının bozulmasına yol açıyor. Biz, kayıtdışılık yüzünden hesabını veremeyen, hesap veremediği için de hesap soramayan, defolu bir toplum olmak istemiyoruz.
Hükümetimizin vergi ve istihdam yüklerini azaltması, çok olumlu sonuçlar verdi. İş dünyamız adına teşekkür ediyoruz. Bunlara devam edelim. İstihdam maliyetleri düştükçe, kayıtlı çalışan sayısı artıyor. Vergi ve sigorta primini aksatmamış olanları ödüllendirecek bir sistemi de, artık hayata geçirelim.
İşgücü piyasamıza esneklik kazandıralım, vergi sistemini yenileyelim. Mevzuat basit ve net olsun ki, bürokratların keyfi yorumuna muhtaç kalmayalım. Gelin, üreten, alın teri döken müteşebbisleri, bürokrasinin insafına bırakmayalım.
Müteşebbisimiz sınır ve mekân tanımıyor. Dünyaya açılıyor. Hem malını satıyor, hem yatırım yapıyor, hem de ülkemizi tanıtıyor. Girişimcilerimizin itibarı, ülkemizin itibarıdır. Başarıları, ülkemizin başarısıdır. Tüm yetkililerimizden rica ediyoruz. Gelin, onlara daha fazla yardımcı olalım.
Başbakanımız talimat vermişti. Oda ve Borsa Başkanlarımız ile başarılı işadamlarımıza yeşil pasaport verecek çalışmalar yapıldı. Ancak bunları hayata geçiremedik. Elinde yeşil pasaportu olan zihniyet önümüze duvarlar ördü. Kendi ayağımıza pranga vurdurmayalım. Ülkemizi sadece bürokratlarımız değil, iş adamlarımızın da temsil ettiğini unutmayalım.
Dünyanın 20 büyük ekonomisinden biriyiz. Ama dünya ihracat liginde ilk 30 içinde bile değiliz. Çünkü Anadolu’yu gümrük birliği içine sokamadık. Rekabetçi olmak istiyorsak, sanayileşmeyi Anadolu’ya yaymak istiyorsak, lojistik altyapımızı güçlendirmeliyiz. 500 milyar dolarlık ihracat hedefini mümkün kılacak lojistik altyapımız, limanlarımız olmalı.
Akaryakıt üzerindeki ağır vergi yükleri, rekabet gücümüzü azaltıyor, kayıtdışılığı teşvik ediyor. Enerjiyle ilgili yüksek vergileri kademeli olarak azaltalım. Sanayicilerimizin yurtdışı taşımacılık maliyetlerine navlun desteği sağlayalım. İhracatımız, yurtdışı yatırımlarımız ve yurtdışı müteahhitlik sektörümüz için, Eximbank’ı güçlendirmeye devam edelim.
-Duble yollar ve artan yatırımlar Türkiye’nin çehresini değiştirdi
Son yıllarda duble yollar ile hava ve demir yollarındaki artan yatırımlar ülkemizin çehresini değiştiriyor. Göreve geldiğinden itibaren bu yatırımlar için büyük emek veren Bakanımız sayın Binali Yıldırım’a teşekkür ediyoruz. Bundan sonra demiryolu yük taşımacılığı alanındaki kamu yatırımlarını daha da artıralım. Özellikle de demiryollarını OSB’lere ve lojistik merkezlerine ulaştıralım.
Rize-Mardin hattını birleştiren Ovit tüneliyle Karadeniz Ortadoğu’ya bağlanıyor. Gaziantep, Maraş ve Güneydoğu Anadolu’yu İskenderun limanına bağlayacak ve dünyaya açacak Amanos tüneli projesi de yatırım programına alındı. Sayın Başbakanım, bu dev projeleri hayata geçirdiğiniz için, size ve hükümetinize tüm camiam adına teşekkür ediyorum.
Mecliste iktidar ve muhalefet partilerimiz örnek bir uyumla, devrim niteliğinde yeni bir ticaret kanunu çıkardı. Üç siyasi partimizin de genel başkanlarına ve bu süreçte büyük emekleri olan Bakanlarımız sayın Ali Babacan’a, Hayati Yazıcı’ya ve Sadullah Ergin’e teşekkür ediyorum.
Anadolu’da pek çok şehirde yeni Ticaret Kanunu’nu anlatıp görüşleri, önerileri ve sıkıntıları sayın Bakanımızla birlikte topladık. Şeffaflık ve hesap verebilirlik gibi temel ilkelere dokunmadan, kanundaki sorunları ve aşırıya varan cezaları düzeltmeliyiz.
Sayın Başbakanımıza ve Bakanlarımıza, iş dünyamızca dile getirilen değişiklik taleplerini dikkate alarak, revizyon çalışmalarını başlatmalarından dolayı teşekkür ediyoruz. Tüccar ve sanayicilerimizin yasaya uyumlarını kolaylaştıracak düzeltmelerin yapılarak, bu yasanın planlandığı gibi Temmuz ayında yürürlüğe girmeli.
Sayın Başbakanım,
Son günlerde iç piyasada önemli bir sıkıntı yaşanıyor. Karşılıksız çıkan çeklerde hapis cezasının kaldırılmasını destekledik. Ama buna paralel şekilde, yeni bir kontrol mekanizması kurulmasına ihtiyaç olduğunu da vurguladık.
Ne yazık ki böyle bir sistem kurulmadan bu düzenleme başlatıldı. İlk 4 ayda karşılıksız çıkan çek sayısı yüzde 44 arttı. Bankalar müşterisine kredi verirken sicilini görüyor, buna göre karar veriyor. O halde alın teriyle çalışan, ticaret yapan tüccarımız, sanayicimiz de müşterisinin sicilini neden görmesin?
Biz bununla ilgili bir çalışma hazırladık. Hem çek alanı, hem de çek verenin mahremiyetini koruyan bir sistem önerdik. İş hayatında daha fazla mağduriyete yol açmamak için, böyle bir sistemi kamu idaresiyle birlikte biran önce hayata geçirmeliyiz.
Maliye Bakanlığımızın e-haciz uygulaması da kobilerimizi mağdur ediyor. Bir sabah kalkıp bütün banka hesaplarının bloke edildiğini, ödemelerinizi yapamadığınızı, aslında ticari yasaklı hale geldiğinizi bir düşünün. Bunu ancak yaşayan bilir.
Öte yandan Adalet Bakanlığımız, ev eşyalarına hacizi kaldıran yeni ve çağdaş bir düzenleme yapıyor. İnsanlarımızın böyle bir utancı yaşamaması için bu doğru bir adımdır. Bu düzenleme geciktikçe, yasa çıkmadan ev eşyası haciz talepleri artıyor. Giderek daha fazla aile mağdur hale geliyor. Meclisimizin yasayı en kısa sürede hayata geçirmesi sosyal bir yaranın büyümesini engelleyecektir.
Bir başka yakın tehlike, yurtiçi tasarruflardaki azalmadır. Bankalardaki mevduatın krediye dönüşüm oranı yüzde 100’e ulaştı. Eğer tasarrufları artırmazsak, önümüzdeki dönemde reel sektöre finansman bulmak daha zor ve maliyetli hale gelecek. Hükümetimizin tasarrufu teşvik edecek önlemleri bu açıdan isabetlidir.
-Anadolu sermayesine engel çıkarılmasın
Buradan bankaların bazılarını da uyarmak istiyorum. Özellikle son dönemde Anadolu’dan ve Kobilerden bankalara yönelik eleştiriler artmaya başladı. Kobilere ağır kredi şartları uyguluyorsunuz. Anadolu’dan gelen talepleri oyalıyorsunuz. Hatta vicdansızca davranıyorsunuz.
Bu yaklaşımı kabul etmiyorum. Türkiye ekonomisinin değişimine ve gelişimine öncülük eden Anadolu sermayesine engel çıkarmayın. Kamu idaremizi, haksız ve vicdansız duruş sergileyen bankalar için ciddi ve somut önlem almaya çağırıyorum.
Sayın Başbakanım,
Eğitim alanında önemli bir mesafe kat ettik. Ancak eğitimin kalitesinde hala almamız gereken mesafe var. Matematikte, fen’de, yabancı dilde OECD ülkeleri içinde bizim çocuklarımız hep son sıralarda.
Her yıl sistem değiştirmekten içeriği düzeltmeye zaman bulamazsak, korkarım ki cari açığın yanına bir de beşeri sermaye açığını eklemiş olacağız. İşte bu nedenle eğitim alanında sıkça yapılan değişikliklere değil, kalıcı reformlara ihtiyaç var.
Eğitim özgürlüğü de bu reformların önemli bir parçası. Bu çerçevede, dini eğitimle ilgili kısıtlamaların kaldırılmasını doğru buluyor ve teşekkür ediyorum. Çok açık ifade ediyorum: Aileler çocuklarına dini eğitim vermek istiyorlarsa bunun önü açık olmalı. İsteyen çocuğuna dini eğitim verir, isteyen vermez. Zira ana-babanın çocuk üzerinde hakkı var.
Ancak eğitim sisteminin mesleki ve teknik eğitim alanı ne yazık ki yine zayıf kaldı. Mesleki eğitim sistemimizi geliştirmeye ve piyasanın taleplerine duyarlı hale getirmeye devam etmeliyiz.
Ticaret ve sanayi odalarımıza, mesleki eğitim konusunda, daha aktif roller vermeliyiz. Öte yandan kızlarımızın eğitimine daha fazla önem vermeli, kadın girişimcilerimizi desteklemeliyiz. Bu salondaki babalara sesleniyorum. Çocuklarınız arasında ayrım yapmayın. Erkek çocuklarınızı işinizin başına geçirmek için nasıl uğraşıyorsanız, kızlarınız için de aynı çabayı gösterin.
-AB süreci
AB süreci, Türkiye’nin çağdaşlaşmasına yardımcı oluyor. Ülkemizin toplumsal kamplaşmalardan uzaklaşıp, istikrar ve demokrasiyi geliştirmesinin en önemli aracı AB’dir. Bununla birlikte tüccar ve sanayicilerimize haksız ve adaletsiz bir şekilde uygulanan vize ve taşıma kotaları konularındaki mücadelemizi de sürdüreceğiz.
Gümrük birliği sistemi sanayicimizin önünü açtı. Ama 3. ülkelerle yapılan Serbest Ticaret Anlaşmalarının mevcut uygulaması bizim aleyhimize. AB’nin serbest ticaret anlaşmalarından dışlanmış durumdayız. Bu yapıyı mutlaka değiştirmeliyiz.
Öte yandan AB hedefini unutan kamuoyuna tekrar hatırlatmak istiyorum. AB liderlerinin vizyonsuzluğu ve önyargılı yaklaşımları, bizi tam üyelik hedefimizden ve bunun için gerekli reformları yapma irademizden geri döndüremez.
Dünya siyaseti ve ekonomisi büyük bir değişim geçiriyor. Şimdi bunun sancıları yaşanıyor. Bu yeni döneme hazır olan milletler 21.asrın hakim gücü olacak. Bu mücadelede bizim en büyük hazinemiz ve gücümüz, milletimizin birlik ve beraberlik ruhudur. Bizi hedeflerimize götürecek bu gönül birlikteliğidir.
Tüm yüreğimle inanıyorum ki, yarın Türkiye daha zengin olacak. Daha gelişmiş olacak. Daha hakça bölüşecek. Türkiye yarın, bugünden daha özgür, daha demokratik olacak. Çocuklarımız bizden daha mutlu olacak. Çünkü Allah zenginliğimizi yerin altından çıkarılacak kaynaklara değil, alın terimize, teşebbüs gücümüze bağlamış. Dünyanın bu zor coğrafyasında sadece biz bin yıldır ayakta duruyoruz.
Hedefimiz dünyanın 10 büyük ekonomisinden biri olmak. Hedefimiz güçlü ekonomisi ve kaliteli demokrasisi ile dünyanın hayranlıkla izlediği lider ülke olmak. 365 Oda ve Borsasıyla, 1 milyon 420 bin üyesiyle TOBB camiası, bu hedeflerin etrafında kenetlendi.
Bu coğrafyada bizim farkımız, güçlü, çalışkan, üretken, dış dünyaya açık bir “girişimci orta sınıf”a sahip olmamız. Bu muazzam beşeri güç, milletimizin ana omurgasını teşkil ediyor. Yardımlaşmayı, kültürü, medeniyeti, üretimi bu insanlar sahipleniyor.
Eline çantasını alan, dünyayı dolaşmaya çıkıyor. Kendine bu derecede güvenen insanların, ihlaslı oldukları müddetçe, başarılı olmamaları için hiçbir sebep yok. Ekonomi politikalarımız, onları cesaretlendirmeli, yüreklendirmeli. Açtıkları ufuklara ulaşabilmeleri için, önlerindeki engelleri kaldırmalı. Böylelikle rekabet güçlerini arttırmalı.
Çağımızın fatihleri kimdir, biliyor musunuz? Bu salonu dolduran sizlersiniz. Sizler atalarımız gibi gittiğiniz yeri sadece ticaretle değil, ahlaklı duruş ve güven veren kişiliğinizle fethediyorsunuz. Sizler Türkiye’nin geleceğinin teminatısınız. Bu camia daha güçlü bir Türkiye için, her türlü zorluğa göğüs germesini bilen, inançla ve sabırla çalışan insanların ocağıdır.
İşte 81 ilden genç girişimcilerimiz; hep daha yeninin, hep daha iyinin peşinde koşan genç beyinler burada. İşte 81 ilden kadın girişimcilerimiz; ülkemizin aydınlık yarınlarını inşa eden kahraman kadınlarımız burada. İşte 81 ilden tüccar ve sanayicilerimiz; sadece kendi sofrasına değil, herkesin sofrasına ekmek getirenler burada.
Ve şehirleri için, üyeleri için alın teri döken Oda-Borsa Başkanlarım burada. Sizler toplumun kanaat önderlerisiniz. Ülkemizi dünyanın sayılı ekonomilerinden biri haline sizler getirdiniz. Paradan para kazanarak değil, yatırımla, üretimle ve ihracatla yaptınız.
Alın teri ile akıl terini birleştirerek, helal kazancın peşinden koşarak yaptınız. Anadolu’nun değerlerini küresel pazarlara taşıyarak yaptınız. Ben, helal rızık kazanan ve kazandığını yatırım için, istihdam için harcayan, bu ülkenin her karışında alın teri olan, bu salonu dolduran sizleri bir kez daha kutluyorum.
Sizler; Ay yıldızlı bayrağımızı dünyanın dört bucağında dalgalandıran Türkiye’nin gururu müteşebbislerisiniz! Allah gönlümüzü zengin, emeğimizi ve kazancımızı bereketli, milletimizin birlik ve beraberliğini daim kılsın.
Üstadın dediği gibi, Tohum saç, bitmezse toprak utansın! Hedefe varmayan mızrak utansın! Hey gidi küheylan, koşmana bak sen! Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!
Yolumuz açık olsun. Allah hepimizin yardımcısı olsun.”
- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise Türkiye'de ilk kez oyunu artırarak üçüncü kez iktidara gelmiş bir parti olduklarını belirterek, ''Elde ettiğimiz başarı bizi Allah korusun kibre, şımarıklığa, gurura, tepeden bakmaya, rehavete sevk edecek bir başarı değildir. Tam tersine biz çalışarak, inanarak, milletimize güvenerek bu yolda sizlerle, bu yolda milletimizle yürüyerek bu günlere geldik'' dedi.
Erdoğan, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin (TOBB) 67. Genel Kurulu'nda, TOBB'a Türk ekonomisine verdiği eşsiz katkılardan dolayı teşekkür etti.
TOBB'un, yeni anayasa ile ilgili çalışmalarını da takdirle, dikkatle izlediğini söyleyen Erdoğan, samimi katkılardan ve çabalardan dolayı kutladı.
Başbakanlığı süresince, TOBB'un genel kurullarına katılmaya büyük özen gösterdiğini, reel sektörün kalbinin bu salonda attığını bildiğini ifade eden Erdoğan, Türkiye ekonomisinin, neredeyse bir bütün olarak coşkusuyla, başarılarıyla, sevinçleriyle aynı zamanda eksiklikleriyle ve sorunlarıyla bu genel kurula yansıdığını, ekonomide ve diğer alanlardaki yalın, somut ve gerçek fotoğrafının bu genel kurullarda çekildiğini anlattı.
İktidarda oldukları 9,5 yıl boyunca TOBB ile samimi, başarılı ve herkese örnek teşkil edecek bir koordinasyon ve işbirliği içinde çalıştıklarını, bundan sonra da bu şekilde çalışmaya devam edeceklerine inandığını dile getiren Erdoğan, hükümet olarak Türkiye'nin ekonomik sorunlarına daima gerçekçi yaklaştıklarını, ekonominin gerçeklerinden kopuk bir pembe tablo çizmenin, herkes için yanıltıcı ve aldatıcı olacağını bildiklerini söyledi.
Erdoğan, ''Sorunları duymayan, görmeyen, sorun yokmuş gibi davranan, sorunları gerçek sahipleriyle istişare etmeyen bir hükümetin hizmet, politika üretemeyeceğine, Türkiye'yi büyütemeyeceğine inandık ve inanıyoruz'' dedi.
Türkiye'de ilk kez oyunu artırarak üçüncü kez iktidara gelmiş bir parti olduklarını hatırlatan Erdoğan, ''Elde ettiğimiz başarı bizi Allah korusun kibre, şımarıklığa, gurura, tepeden bakmaya, rehavete sevk edecek bir başarı değildir. Tam tersine biz çalışarak, inanarak, milletimize güvenerek bu yolda sizlerle, bu yolda milletimizle yürüyerek bugünlere geldik'' diye konuştu.
Üçüncü iktidar dönemlerinde de hizmetle, eserle dolu dolu bir sürecin yaşandığını ifade eden Erdoğan, üçüncü hizmet dönemlerinde de hiçbir alanda geri adım atmadan, hiçbir alanda rehavete kapılmadan ileriye doğru yürümeye, hatta koşmaya devam edeceklerini kaydetti.
Başbakan Erdoğan, 9,5 yıl boyunca sorunları birlikte tespit ettiklerini, birlikte çözümler ürettiklerini belirterek, şöyle konuştu: ''Ben bu yolda, TOBB'un değerli mensuplarıyla yürüyor olmaktan gerçekten büyük memnuniyet duyuyorum. İnşallah önümüzdeki dönemde de 2023 hedeflerini yakalamak üzere, hep birlikte olmaya, birlikte çalışmaya devam edeceğiz. Başlattığımız reformları birlikte tamamlayacağız, yeni reformların hazırlıklarını yapacak, bu reformları birlikte hayata geçireceğiz. Ortaya sorunlar çıkarsa geçmişte olduğu gibi yine birlikte bu sorunların üzerine gidecek ve beraber çözeceğiz."
-Yatırımlara devam
Belki bu salondaki herkes, belki çocuklarımız, torunlarımız bisiklete binmiştir ve bunun bir araç olduğunu hepimiz biliriz. Pedalı çevirdiğimiz, direksiyonu kontrol ettiğimiz sürece, frenlerimiz sağlam olduğu sürece, iki teker üzerinde kalır ve ilerleriz. Ama pedalı çevirmeyi bıraktığımız anda bisiklet durmaya başlar ve ardından dengesini kaybeder ve devrilirsiniz. Son 9,5 yıl, sürekli pedal çevirmenin bizim için ne kadar hayati olduğunu gösterdi. Avrupa krizde, pedal çevirmiyor, yatırımları durdu. Dünya aynı şekilde, ama onların durduğu yerde biz yatırımlarımıza devam ettik. Gerek altyapıda gerek üst yapıda. Girişimcilerimize de 'sakın durmayın, yatırımlarınıza devam edin' dedik. Devam edenler başarıyı artırmaya devam ettiler, ama duranlar şu anda sıkıntıdalar.
Geçmişte dönem dönem bunları yaşadık. Kimi zaman ülkede pedal çevrilmez oldu. Kimi zaman direksiyon kontrolü kaybedildi. Kimi zaman frenler tutmadı, bisiklet duvara tosladı. Ciddi manada enerji, nakit kaybı yaşadık. Ülkenin durduğu, durakladığı, mola verdiği dönemlerde yarıştan, rekabetten ciddi şekilde geride kaldık. Bizim bugün artık böyle bir lüksümüz yok. Biz hem geçmişin o kayıplarını telafi etmek hem de bununla yetinmeyip önümüzdekileri geçmek zorundayız. Hepimiz böyle bir güce, yeteneğe birikime, tecrübeye sahip olduğumuzu biliyoruz. Bugün hamd olsun Türkiye artık kendisine güveniyor, kendisine inanıyor. Türkiye bugün başardıklarıyla övünmek yerine çok daha fazlasını başaracağına yürekten inanıyor. Demokrasi pedalını 9,5 yıl boyunca olduğu gibi bugün ve bundan sonra da asla yavaşlatmadan çevirmek zorundayız. Türkiye'nin itici gücü demokrasidir. Türkiye'yi geleceğe taşıyacak olan, büyütecek olan, 2023 hedeflerine ulaştıracak olan hiç kuşkusuz tıkır tıkır işleyen, kusursuz işleyen, ileri standartlarda işleyen bir demokrasidir.''
Başbakan Erdoğan, demokrasi kesintiye uğradığında, birilerinin bundan çıkar sağladığını, demokrasinin kesintiye uğramasından rant elde edenler olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti: ''Antidemokratik dönemlerde işini büyütenler, kazancını artıranlar, işleri ciddi manada tıkırında olanlar oldu. Ama bu bir avuç seçkin büyürken, bu bir avuç seçkinin işleri tıkırında giderken, Türkiye'de geriye kalanların tamamı yoksullaştı, işsiz kaldı, çarklar durdu, kepenkler kapandı. Gazetelerde çarşaf çarşaf hatırlayın belli markalar karalanırken, bazı imtiyazlılar pazarda rakipsiz kaldılar, tek kaldılar, tekel oldular. Bakın şurası çok ama çok enteresandır; 28 Şubat döneminde bazı sivil toplum kurulularının yöneticileri de yapılan haksızlığa, hukuksuzluğa, antidemokratik girişimlere maalesef aleni destek vermiştir. Düşünebiliyor musunuz, dönemin en soldaki işçi örgütüyle, en büyük işveren örgütü hiçbir konuda anlaşamazken, uzlaşamazken o dönemin hükümetine, Meclisi'ne karşı işbirliği, ittifak yapmıştır. Örgütler böyle bir tavır takınırken gerek 28 Şubat'ın olduğu yıllarda gerek arkasından gelen tarihimizin en büyük krizlerinde faturayı ödeyen TOBB'un mensupları, üyeleri olmuştur, işçiler, esnaf, memurlar, işveren olmuştur.''
Erdoğan, 2000 ve 2001 krizlerinde Türkiye'nin varını, yoğunu her şeyini, hatta geleceğe dair ümitlerini kaybettiğini, o krizlerden doğan faturayı kendi iktidarları döneminde de ödediklerini, yapılan borçlanmaların daha 2010'da tamamlandığını anlattı.
O dönemdeki bankaların durumlarından örnek veren Erdoğan, ''Koskoca Ziraat Bankası'nın hali neydi- Halk Bankası'nın, Vakıfbank'ın hali neydi- Özel bankalara girmeyeceğim. Ancak şu anda bu bankalarımız hamd olsun Avrupa'daki bankalarla yarışıyorlar ve örnek gösteriliyorlar'' dedi.
İktidara geldiklerinde 2002'de devletin IMF'ye 23,5 milyar dolar borcu olduğunu, 9,5 yılda bu borcu ödeyerek artık 2 milyar doların altına indirdiklerini anlatan Erdoğan, ''Size müjdeyi veriyorum. 23,5 milyar dolar olan borç artık şu anda 1,9 milyar dolar. Bu çok önemli. 1,9 milyar dolar ve biz IMF ile 4 yılı aşkın süredir stand-by anlaşması yapmıyoruz'' diye konuştu.
-CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, terör sorunun çözümü için Parlamento'da ve parlamento dışında komisyon kurulması gerektiğini belirterek, ''Biz terörle müzakere eden, müzakereyi savunan bir parti değiliz. Terörle müzakere eden, toplumsal uzlaşmanın ne olduğunu zaten bilemez. Ülkemizde analar ağlamasın deniyorsa bizim bulduğumuz yolla analar ağlamaz. Herkes, her siyasal parti elini taşın altına koyacak'' diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin (TOBB) 67. Genel Kurulu'nda, salonda bulunanlardan kendilerine ''Recep Tayyip Erdoğan'ı eleştirirsem başıma bir şey gelir mi?'' ve ''Ben telefonda konuşurken acaba telefonum dinleniyor mu?'' sorularını sormalarını istedi. Kılıçdaroğlu, bu iki kaygının ülkede demokrasinin kalitesini ortaya koyduğunu ileri sürdü.
Yeni anayasa çalışmalarına değinen Kılıçdaroğlu, herkesin daha özgür bir anayasadan yana olduğunu vurguladı. Çalışma kapsamında parlamentoda kurulan Uzlaşma Komisyonu'na üye vererek katkıda bulunduklarını ve bu üyelerin alanlarında uzman kişiler olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, daha kaliteli bir demokrasi için yalnızca anayasa değişikliğinin yeterli olmadığını, mevcut yasaların da düzenlenmesi gerektiğini kaydetti.
Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
''Biz, Adalet ve Kalkınma Partisi'ne şu teklifi yaptık, yeni bir anayasa yapalım eyvallah itirazımız yok ama bu ülkede darbe hukuku aynen yürürlükte. 12 Eylül darbesinin çıkardığı, yaptığı yasalar yürürlükte. Gelin bu yasaları değiştirelim. Nedir bu yasalar? Toplantı ve gösteri yürüyüşleriyle ilgili yasa, siyasi partiler yasası, seçim yasası, yargıçların bağımsızlığıyla ilgili yasalar gelin bunları değiştirelim. Bunun için anayasa değişikliğine gerek yok.
Bunları süratli şekilde hayata geçiririz ve gerçekten demokratik bir ülkeyi sağlarız. Bize ne söylendi 'bunlara gerek yoktur' dendi. Eğer siz, darbe hukukunu değiştirmek istemiyorsanız, darbe hukukundan yararlanıyorsanız darbecilerin ortağısınız bunun başka izahı yok.''
-Gümrük ve Ticaret Bakanı Yazıcı
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın işadamlarına yeşil pasaport verilmesi konusunda bir çalışma yapılması için kendisine talimat verdiğini belirterek, ''Bu konudaki çalışmayı hızlandıracağız, ama ölçüsü şu olacak; ihracat büyüklüğü konusunda bir rakam ortaya koyacağız, belli ihracat büyüklüğü olan işadamlarına yeşil pasaport verilmesini sağlayacağız'' dedi.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin (TOBB) 67'inci genel kurulunda konuşan Bakan Yazıcı, hükümet olarak hem ekonomik hem de sosyal alanlarda en ileri modelleri geliştirip uyguladıklarını söyledi.
İnsan merkezli ekonomi politikasının, özellikle son yıllarda birçok ülkenin krizle sarsılığı ortamda Türkiye'yi dünyanın en saygın ülkelerinden biri durumuna getirdiğini kaydeden Yazıcı, Türkiye'nin makro ekonomik istikrarı yakaladığını ifade etti.
Türkiye'nin ekonomik büyümesinin rekorlar kırdığını, kişi başı milli gelirin çok ciddi oranlarda arttığını, işsizlikte, cari açıkla mücadelede önemli başarılar elde edildiğini kaydeden Gümrük ve Ticaret Bakanı, ''Bu başarı çiftçimizin, sanayicimizin, tüccarımızın, işadamımızın, yani hepimizin başarısıdır'' dedi.
-Yeni teşvik sistemi-
Yeni teşvik programının 5 Nisan 2012 tarihinde açıklandığını hatırlatan Yazıcı, teşvik sisteminde KDV istisnasından, vergi indirimlerine, sigorta primi işveren desteğinden yatırım yeri ve faiz desteğine kadar çok detaylı destek unsurlarının yer aldığını kaydetti.
Geçen sene Türkiye'de 100 dolarlık bir imalat için 43 dolarlık ara malı ithal edilmesi gerektiğini söyleyen Yazıcı, bunun da ekonomi büyüdükçe ithalatın artmasına, dolayısıyla cari açığın daha da büyümesine neden olduğunu ifade etti.
-133 borsa elektronik ortamda takip edilebilmeli-
Konuşmasında TOBB Başkanından bir ricası bulunduğunu da belirten Yazıcı, 133 borsanın bütün faaliyetlerinin elektronik ortamda takip edilmesine imkan sağlayacak bir projenin hayata geçirilmesi gerektiğini söyledi.
Akaryakıt, tütün ve tütün mamulleri kaçakçılığı ile ilgili çalışmalara da oda ve borsalardan destek isteyen Yazıcı, ''Sadece destek değil bu işin içinde olmanızı istiyorum. Çünkü bu alan ekonominin bütün alanlarına zarar veriyor'' diye konuştu.
Yeşil pasaport konusunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisine bir talep verdiğini ve bu konudaki çalışmaları hızlandıracaklarını bildiren Gümrük ve Ticaret Bakanı, ''Ama ölçüsü şu olacak, ihracat büyüklüğünü dikkate alacağız. İhracat büyüklüğü konusunda bir rakam ortaya koyacağız, belli ihracat büyüklüğü olan işadamlarına yeşil pasaport verilmesini sağlayacağız'' dedi.
-MHP Genel Başkan Yardımcısı Bal-
Genel kurulda konuşan MHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Bal da 1990'lı yıllardan itibaren dünya tek kutuplu hale gelmeye başladıktan sonra Türkiye etrafında ''mor, turuncu'' gibi çok renkli devrimler yapıldığını, Türkiye'nin de böyle bir devrime mahkum edilebileceğini söyledi.
Yeni anayasa çalışmaları konusunda da değerlendirmelerde bulunan Bal, 2007 yılında ortaya çıkan anayasa tartışmalarından sonra MHP olarak ciddi bir çalışma yaptıklarını ve son 30 yılda dünyadaki bütün anayasa değişikliklerini incelediklerini kaydetti.
Afrika'dan Finlandiya'ya, İspanya'dan Portekiz'e kadar bütün anayasa değişikliklerini incelediklerini vurgulayan Bal, ''İkinci olarak Türkiye'nin Osmanlı'dan itibaren anayasa çalışmalarını inceledik, buna göre de yol haritamızı belirledik. Bu kapsam içerisinde Türkiye Cumhuriyeti'nin her ferdinin, diline, dinine, cinsiyetine, siyasetine bakılmaksızın insanlık değerlerinin geliştirmiş olduğu hürriyetlerden ve özgürlüklerden, haklardan yararlanması en tabii hakkıdır. Bunun anayasaya yerleştirilmesi gerekmektedir'' dedi.
-TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu’nun kapanış konuşması
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu Genel Kurul sonrasında yaptığı kapanış konuşmasında, ''İnsanlara faydalı olabiliyorsak, bir kişiye iş ve aş sağlayabiliyorsak, yapmış olduğumuz müdahalelerle bir kişinin dükkanını, tezgahını açık tutabiliyorsak ne mutlu bize'' dedi.
Hisarcıklıoğlu, TOBB'un 67. Genel Kurulu'nun kapanışında yaptığı konuşmada, bir genel kurulu daha başarıyla bitirdiklerini belirterek, destek verenlere teşekkür etti.
Geride kalan yılın başarılı geçmesinde birlik ve beraberliğin önemini vurgulayan Hisarcıklıoğlu, ''Sizler ve bizler, hep beraber bir birlik ve beraberlik içerisinde kardeşlik havasında bu başarıları elde ettik'' diye konuştu.
Önümüzdeki bir yıllık süreçte de yönetim kurulu olarak temsil ettikleri kitleye hizmet etmeyi amaçladıklarını dile getiren Hisarcıklıoğlu, Birlik olarak parayla pulla yapılmayacak işleri yaptıklarını ifade etti.
''İnsanların hayırlısı insanlara faydalı olandır'' anlayışına sahip olduklarını kaydeden Hisarcıklıoğlu, ''İnsanlara faydalı olabiliyorsak, bir kişiye iş ve aş sağlayabiliyorsak, yapmış olduğumuz müdahalelerle bir kişinin dükkanını, tezgahını açık tutabiliyorsak ne mutlu bize'' ifadesini kullandı.