TOBB - Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

AB pazarı daralıyor. İhmal ettiğimiz bölgelere gitmek zorundayız


28.12.2011 / İstanbul



DEİK’in 2011 yılı Olağan Genel Kurulu’nda konuşan TOBB ve DEİK Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, 2012 yılında hem doğrudan döviz kaynağı, hem de kredi imkanı olarak AB pazarının daralacağına işaret ederek, “Eskiden ihmal ettiğimiz coğrafyalara gitmek, dünyayı yeniden keşfetmek zorundayız. İş adamlarımızı, firmalarımızı bu bölgelere götürmek zorundayız. Bu bölgelerin başında da asya ve güney amerika geliyor” dedi. Hisarcıklıoğlu, asya kıtasını ithalat değil, ihracat üssü olarak seçmek gerektiğini ifade etti.​ ​


HABER VİDEOSU İÇİN TIKLAYINIZ.

 

Şirketlerin de yurtdışındaki faaliyetlerini kolaylaştırmak ve destelemek gerektiğinin altını çizen Hisarcıklıoğlu yeni pazarlara daha kolay ulaşmak ve payımızı artırmak için, hedef pazarlarda “Türk Ticaret Kapısı” ofisleri açılmasını önerdi.

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu’nun (DEİK), 2011 yılı Genel Kurulu; TOBB ve DEİK Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, DEİK İcra Kurulu Başkanı Rona Yırcalı ve DEİK kurucularından Eski Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun’nun da katılımıyla İstanbul’da gerçekleştirildi.

TOBB ve DEİK Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu konuşmasında DEİK’in Türk iş dünyasının dışarıya açılan kapısı olduğunu anlattı.

Bu yıl DEİK’in,  700’e yakın etkinlik ve çalışma gerçekleştirerek, varlık amacını hakkıyla yerine getirdiğini belirten Hisarcıklıoğlu ileriye gitmelerini sağlayan gücün birlik ve beraberlik olduğunun altını çizdi.

-“Kimse neyin nasıl şekilleneceğini öngöremiyor”

Hisarcıklıoğlu, bugün bir tarafta, Avrupa ekonomileri sarsılırken, diğer tarafta yakın coğrafyamızda meşru değişim ve dönüşüm taleplerinin, daha yüksek sesle dile getirilmeye başlandığını söyledi. Güçlü bilinen ekonomilerin sallandığını kaydeden TOBB ve DEİK Başkanı Hisarcıklıoğlu şöyle konuştu:

“Dün doğru bilinenler, bugün sorgulanıyor. Dün oyunu kurma iddiasında olanlar, bugün kendi kartlarını bile okuyamıyor. Kimsenin öngöremediği bu hızlı değişim sürecinde, kimse neyin nasıl şekilleneceğini öngöremiyor. Yani içinde bulunduğumuz dönemde Dünyada yeni bir düzen kuruluyor. Ancak bu değişim süreci öncekilerden çok farklı. Çünkü artık oyunun sadece kuralı değil, oyunun kendisi değişiyor.

Geçtiğimiz aylarda bir toplantıda biraraya geldiğimiz Madeleine Albright, diplomasi ile ilgili hep verilen satranç örneğini eleştirmişti. Beni çok etkilemişti. “Diplomasi tek boyutlu bir satranç oyununa benzemez. Daha çok bilardoya benzer” demişti. “Sen bir topu hedeflersin, o topa yönelik bir hamle yaparsın, ıstakayı o topa vuracak bir topa vurursun. Ama bu arada bir dizi başka top da hareketlenir. Her bir hamleden sonra yalnızca operasyon yaptığın alanda değil, masanın tamamında yeni bir durum oluşur. Mutlaka iki toptan fazlası yerinden oynamıştır.” diye anlatmıştı. Dünyada yaşanan bu karmaşa ortamında, sadece vuracağımız topu değil, “onun çarptığı diğer topları”, “topun hangi banttan sekeceğini” de hesaplayarak  sonuç elde edebiliriz.

Şimdi stratejiler bu yeni oyuna göre belirlenmek zorunda. Artık refleksler her zamankinden daha hızlı olmak zorunda. Karar alma süreçleri her zamankinden daha kısa olmak zorunda. Artık  tek bir noktadan oyunu okumak ve kurmak mümkün değil. . Artık sürekli hareket halinde olmak, proaktif davranmak zorundayız.

Türkiye olarak, Türk iş dünyası olarak ise, bizim herkesten daha hızlı olmamız, reflekslerimizi daha hızlı çalıştırmamız gerekiyor. Zira değişimin merkez üssü, Türkiye’nin tam ortasında bulunduğu coğrafya.  Bir taraftan batımızdaki ülkelerde ekonomik krizler patlak verirken, güneyimizde ve doğumuzdaki ülkelerde siyasi krizler yaşanıyor. Türkiye her iki bölgedeki gelişmelerden doğrudan etkileniyor. Ama unutmayın. Tehlikeye yakın olmak, fırsata yakın olmaktır.

Eğer biz herkesin kendi sorunlarına odaklandığı bu süreci iyi değerlendirebilirsek, atmamız gereken adımları hızlı bir şekilde atarsak, sancılı sürecin sonunda kazanan biz olacağız. Biz bunu başarmak zorundayız! Ve emin olun, başaracağız!

Bu süreçte özellikle bizlere önemli görevler düşüyor. Zira sizler ekonominin kanaat önderlerisizin, yol gösterenlerisiniz. İş dünyası sizin göstereceğiniz yoldan ilerliyor. Bizler doğru alanlara kanal açmalıyız ki, suyun tamamı doğru mecralara akabilsin.”

-AB’deki ekonomik kriz

AB’nin bugün derin bir ekonomik sorunla karşı karşıya olduğunu anlatan Hisarcıklıoğlu, bütün bu olumsuzluklara rağmen Türkiye ekonomisi hem dinamizmini hem de direncini tüm dünyaya kanıtladığını bildirdi.

M. Rifat Hisarcıklıoğlu konuşmasına şöyle devam etti:

“Son 9 aydaki büyüme oranımız, özel sektör kaynaklı olarak, yüzde 9,6 oranında gerçekleşti. Gelişmiş ülkeler sallanırken, biz rüzgarı arkamıza aldık, tam yol ileri dedik! İmalat sanayi üretim hacmimizin bu yılın sonunda 118 milyar dolara ulaşmasını bekliyoruz. Özel sektör olarak yaptığımız makine ve teçhizat yatırımlarının bu yılın sonunda 85 milyar dolara ulaşmasını bekliyoruz. Sadece son 9 ayda, 1 milyon yüz bin kişi, kayıtlı istihdam sağladık. Öte yandan AB ülkeleri %10’ları aşan bütçe açıkları verirken, bizim bütçemiz denk bütçeye yaklaşmış durumda.

Ancak Avrupa Birliği’ndeki ekonomik kriz kısa sürede çözülecek gibi görünmüyor. Bu krizin 2012 yılında bizi doğrudan etkileme ihtimali yüksek. Zira AB ekonomisi bizim için üç açıdan çok önemli: Birincisi; Türkiye ihracatının yüzde 46’sını AB’ne yapıyor. İkincisi; Ülkemize gelen turistlerin  yüzde 60’ı AB’den geliyor. Üçüncü olarak da; Türkiye’ye gelen yabancı yatırımların yüzde 70’i AB kaynaklı.”

-İhmal edilen pazarlar için çağrı

“Avrupa Bankacılık Kurumu'nun yaptığı hesaba göre, Avrupa'daki bankaların 106 milyar Euro sermaye açıkları var. Avrupa bankaları bu sermaye açığını kapatabilmek için kredi stoklarını 1 trilyon Euro tutarında azaltmak zorunda kalabilirler. İşte bu nedenle 2012 yılında hem doğrudan döviz kaynağı, hem de kredi imkanı olarak AB pazarı daralacak.

İşte sizlerin rolü bu noktada başlıyor. Eskiden ihmal ettiğimiz coğrafyalara gitmek, dünyayı yeniden keşfetmek zorundayız. İş adamlarımızı, firmalarımızı bu bölgelere götürmek zorundayız. Bu bölgelerin başında da asya ve güney amerika geliyor.

Yapılan bir araştırmaya göre 2050 yılında Dünya’nın en büyük 30 ekonomisinin 12’si Asya kıtasında yer alacak. Bugün hali hazırda dünyanın en yoğun 50 konteyner limanının 30’u, en fazla iş yapan 30 havaalanının 10’u Asya’da yer alıyor. Küresel ekonominin bu yeni çekim merkezi, sınırsız fırsatları da beraberinde getiriyor. Nitekim bugün dünyanın en büyük ihracatçılarından bir olan Çin, 2015 yılında dünyanın en büyük ithalatçısı olacak. Ama biz bu bölgelerde hiç yokuz.

Avrupa’daki krizi fırsat bilerek daha önce ihmal ettiğimiz bu bölgelere hızla girmeliyiz. DEİK olarak bu konuda hızla pozisyonumuzu alıyoruz. Bu yıl Afrika’da 8 ülkeyle, Asya’da 8 ülkeyle yeni iş konseylerini kurduk. Daha bu sabah Güney Amerikada 6 yeni ülkeyle iş konseyi kurma kararını aldık. Böylece iş konseyi sayımız 109’a, ülke sayımız 106’ya yükselmiş oldu. Biz yol açmaya, yol almaya devam edeceğiz.”

-‘Ortadoğu ve Afrika’daki siyasi sorunlar ticari ilişkileri olumsuz etkileyebilir’ uyarısı

Diğer yandan Ortadoğu ve Afrika’daki siyasi sorunların bölge ile ticaretimizi olumsuz etkilediğine dikkat çeken Hisarcıklıoğlu kısa vadede bölge ile ticari ilişkilerimizin olumsuz etkilenebileceği uyarısında bulundu.

Değişim sürecinde stratejimizi belirlerken iki noktayı da göz önünde bulundurmak gerektiğine işaret eden Hisarcıklıoğlu, “Birincisi; emtia kaynaklarının azalması ve fiyatlarının artması. İkinci önemli nokta ise; şehirleşme ve orta sınıf artışına bağlı yeni fırsatlar” dedi.

Önümüzdeki süreçte dünya politikalarının iki konu etrafında şekilleneceğini anlatan Hisarcıklıoğlu, bu iki konuyu enerji ve gıda kaynakları olarak açıkladı.

Dünyadaki hızlı şehirleşmeye değinen Hisarcıklıoğlu şöyle konuştu: “Bu dönüşüm ile birlikte yükselen piyasa ekonomileri; havacılık, turizm, sağlık, altyapı, enerji, perakende sektörlerinde yeni iş ve yatırım fırsatlarını beraberinde getiriyor. Bu şehirleşen pazarlarla ilgili her türlü bilgiyi ve desteği şirketlerimize sağlamamız büyük önem arz ediyor. Şirketlerimizin de bu yeni pazarlara giriş stratejilerini hızla oluşturması gerekiyor.

Şüphesiz, bu süreçte bize büyük görevler düşmektedir. Bugüne kadar KOBİ’lerimiz ellerinde çantalarla, dil bilmeden, yol bilmeden, dünyanın dört bir yanında iş yaptı. Ancak artık devir değişti. Rekabet her zamankinden daha çetin. Dünya her zamankinden daha hızlı dönüyor. İş yapma sistemleri hızla değişiyor. Bu yeni süreçte, ihracat ve yatırım yapacak girişimcimize hizmeti yerinde vermek zorundayız.

-“Türk Ticaret Kapıları Ofisleri” önerisi

Dünyada ihracat sıralamasında bizden yukarıda olan ülkelerin neredeyse tümü, firmalarına hizmeti hedef ülkelerdeki ofisler aracılığı ile yapıyorlar. Bu ofisler tam bir özel sektör mantığı ile işletiliyor. Bizim şirketlerimizin de yurtdışındaki faaliyetleri kolaylaştırılmalı ve desteklenmelidir. Yeni pazarlara daha kolay ulaşmak ve payımızı artırmak için, hedef pazarlarda “Türk Ticaret Kapısı” ofisleri açılmalıdır.  DEİK olarak bu konuda uzun süredir çalışmalar yapıyoruz.

Örneğin, Alman Odalar Birliği, Alman devletinin desteğiyle, Avrupa’nın en iyi yapılanmasını kurdu. Alman Odalar Birliği, Çin’de kurduğu ve tam 260 personelin çalıştığı ofisleri ile nasıl kendi sanayicilerine hizmet veriyor. Biz de DEİK olarak bunu Sayın Bakanlarımızla birlikte başarmak; dünyanın dört bir yanında ticaret ofisleri kurmak istiyoruz.

Biz bu konuda elimizin altındaki bir hazineyi de yıllarca görmezden geldik. Dünyanın dört bir tarafında yaşayan, binlerce girişimcimiz, binlerce yatırımcımız var. Bugün sadece Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızın 10 milyar Euro’luk yatırımları var. Bunlar bizim doğal iş ortaklarımız. Yurt dışındaki temsilcilerimiz. İhtiyacımız olan her konuda irtibat noktalarımız. Ama bugüne kadar dağınıktılar. Ne onların bizden haberi vardı ne de bizim onlardan. İşte şimdi biz bu dağınık gücümüzü bir araya getiriyoruz.”

-“Biz kendi uçağımızı da otomobilimizi de yaparız”

“Bizim büyük hedeflerimiz var” diyen TOBB ve DEİK Başkanı 2023 yılında dünyanın en büyük ekonomisinden biri olmak, 500 milyar dolar ihracat yapmak, kişi başına geliri 20 bin dolara çıkarmak istediklerini belirtti. DEİK üyelerine “Bütün dünyanın gözü bizim üzerimizde. Ben nereye gitsem bunu görüyorum. Sizler, iş dünyasının uç beylerisiniz! Sizler ya bir yol bulmak için, ya da bir yol açmak için elini taşın altına koyanlarsınız” diye seslenen Hisarcıklıoğlu, şunları söyledi: “Biz kendi otomobilimizi de yaparız, kendi uçağımızı da yaparız. Biz koşmak istiyoruz, koşacak enerjimiz var, cesaretimiz var, gücümüz var. Bu salondakiler bu hedeflere koşarlar. Ben buna yürekten inanıyorum. Sizlerin azmine, gücüne ve yapabileceklerine yürekten inanıyorum.”


-Türk diasporası ülke ve şehir örgütlenmesine gidiyor

Türk diasporası yapılanmasına da değinen Hisarcıklıoğlu, bir taraftan ekonomik potansiyelimizi ortaya çıkarırken, diğer taraftan Türk diasporasının etkinliğinin artırılmasını hedeflediklerini ifade ederek, ''Bu nedenle önümüzdeki dönemde diasporamız kapsamında 'ülke ve şehir örgütlenmeleri'ni kuracağız. Bölge komitelerimize ilaveten, ülkelerde ve şehirlerde diasporamızı temsil edecek ve yönlendirecek, anavatan ile eşgüdümlü çalışabilecek küresel bir ağ oluşturacağız'' dedi.

 

-Maliye Bakanı Mehmet Şimşek

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de DEİK Genel Kurulunun açılış oturumunda yaptığı konuşmada, gelinen noktada Avrupa'ya ilişkin kaygıların had safhaya ulaştığını, Avrupa'ya ilişkin risk algısının oldukça yükselmiş durumda bulunduğunu ifade etti.
Şimşek, ''Türkiye'ye baktığınız zaman, Avro Bölgesi ile Lehman dönemiyle, yani kriziyle karşılaştırıldığı zaman Türkiye'nin risk algısı iyileşmiş durumda. Türkiye büyük bir stres testinden geçmiş, aslında bir anlamda Türkiye'ye olan güven önemli ölçüde geçmişle karşılaştırılamayacak şekilde artmış durumda. Bu bizim için önemli bir avantaj. Bu, bundan sonra gelecek bir şoku da çok rahat bir şekilde kalıcı bir tahribat olmadan atlatabileceğimiz açısından bence önemli bir gösterge ve gerçekten bu dönemde Türkiye risk algısının, nispeten düşük seyretmesi özel sektör ve kamu sektörü açısından önemli bir kazanç'' dedi.

Amaçlarının Türkiye'nin bu kırılganlıklarını 2012 ve sonrası dönemde de azaltmak olduğunu vurgulayan Şimşek, ''O nedenle, öyle ümit ediyoruz ki gerek kamu maliyesinde, yani kamu borç stokunun milli gelire oranı, gerekse bütçe açığının milli gelire oranını önümüzdeki 3-4 yılda da sürekli bir şekilde aşağı doğru bir trendde tutmayı hedefliyoruz'' şeklinde konuştu.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ''Türkiye yumuşak inişi başarabilir. Çünkü ekonomide özellikle kredi hacminin yavaşlamasına yönelik çok ciddi tedbirler aldık. Şu anda kredi hacminde önemli bir yavaşlama var. Kredi hacminde çok ciddi bir yavaşlama demek aslında yumuşak inişin temelini kurmak demektir'' dedi.

 

 -Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı

Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı ise, Türkiye'nin, artık masa başında kaybeden bir ülke olmayacağını belirterek, ''Fransa girdiği yolun çıkmaz bir yol olduğunu görecektir. Bunda da siz iş adamlarımızın Fransa nezdindeki lobi faaliyetleri önemli rol oynayacaktır'' dedi.


Yazıcı, Türkiye'deki sosyal ve ekonomik reformlar ile dünya ekonomisindeki gelişmeler hakkında bilgi verdi.
Hükümetleri döneminde özel sektörün büyüme rakamlarına katkısının yaklaşık üç kat arttığına dikkati çeken Yazıcı, 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girecek yeni Türk Ticaret Kanunu ile şirketlerin elektronik ortamda 5 dakikada kurulabileceğini, tek kişiyle şirket kurulmasının mümkün olacağını anlattı.


Ticaret sicili uygulamalarına yönelik olarak kısa adı MERSİS olan Merkezi Sicil Kayıt Sistemini kurma çalışmalarını yürüttüklerini söyleyen Yazıcı, ''Bu sistem sayesinde Türkiye çapında sicil kayıtlarının güvenli, düzenli ve eksiksiz olarak elektronik ortamda tutulması sağlanacaktır. Ayrıca, 'Büyüyen Anadolu'ya Kredi Kolaylıkları Projesi' ve 'İflasın önlenmesi ve iflas Edenlere İkinci Bir Şans Verilmesi Projesi' gibi projelerle küçük ve orta ölçekli şirketlerimizi destekleme gayreti içindeyiz'' dedi.
Yazıcı, 74 milyonluk nüfusa sahip olan Türkiye'de hükümet olarak, hem sanayici ve iş adamlarının önünü açacak, işlemlerini basitleştirecek hem de tüketicilerin haklarının güvence altında olduğu yüksek standartta bir ticaret dünyası oluşturmanın gayret ve çabası içinde bulunduklarını vurguladı.

-''Ortak kapı modeli...''-

Komşu ülkelerle işbirliği yaparak, gümrük işlemlerinin basitleştirilmesi hususunda yeni yöntemler geliştirdiklerini anlatan Yazıcı, şunları kaydetti:
''Örneğin, sınır geçişlerinde beklemelerin hiç yaşanmayacağı bir yönetim ve işletim modelini hayata geçiriyoruz. 'Ortak Kapı Modeli' olarak adlandırdığımız bu uygulamada; aynı yolcu, taşıt ve eşyaya ilişkin olarak yapılması gereken veri girişi ve kontrol işlemleri her iki sınır kapısında ayrı ayrı değil de; çıkış ülkesinde veri girişi, giriş ülkesinde kontrol işlemi yapılacaktır. Bu sayede, sınır geçişlerindeki formaliteler yaklaşık yüzde 40 azaltılmış olacaktır.''


Gümrüklerde başlatacakları ''kağıtsız'' dönemle artık ticaret erbabının gümrüğe gelmeksizin, gümrük beyannamesine eklenmesi gereken belgeleri de tamamen elektronik ortamda ve elektronik imza ile kendi bürolarından gümrük idaresine sunacaklarını söyleyen Yazıcı, ticaretin önünde büyük engel oluşturan bürokrasiyi ve formaliteleri, riske mahal vermeden çözmeyi hedeflediklerini belirtti.


-Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan



Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan da konuşmasında, DEİK ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ile birlikte Türkiye'nin dünyadaki tüm yatırımcıları, girişimcileri, ihracatçıları için, onlara tek elden hizmet verecek bir yapı üzerinde çalıştıklarını belirterek, ''İnşallah, 1 hafta-10 gün içinde bu yapıyı bitirir, yeni yılın ilk müjdesi olarak da bu yapıyı sizlere deklare ederiz'' dedi.


Çağlayan, DEİK Genel Kurulunun açılış oturumundaki konuşmasında, Avrupa'ya yapılan ihracat oranı yüzde 57'den yüzde 47'ye düşerken, son bir yıllık dönemde Avrupa'ya ihracatın yüzde 21,6 artığını kaydetti.

Ekonomi Bakanlığı dış ticaret temsilciliği sayısının şu anda 205 olduğunu ve bunun 250'ye çıkacağını bildiren Çağlayan, şunları söyledi:
''Dış ticaret açığımızı en fazla Asya Pasifik'ten veriyoruz. Asya Pasifik bizim için önem arz ediyor. Bu yıl Türkiye'nin ihracatında en fazla ihracat artışı olan yer, Afrika ülkeleri yüzde 56,4'tür. Güney Amerika ülkelerinde neredeyse ihracatımızın artmadığı ülke yok ve Güney Amerika ülkelerine ihracatımızın artışı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 55,2'dir. Asya ülkelerinde yüzde 21'lik artışımız var. Bu çerçevede bir bir, daha büyük ihracat pazarlarına yönelme noktasında önemli gayretler sarf ediyoruz. Çin, Hindistan, Rusya, Slovakya, Güney Amerika'nın neredeyse tamamı, Kuzey Amerika ülkelerinde, şu an itibariyle 65 ülkede 2011 yılında 2010'a göre ihracat rekorları kırdık.''


Çağlayan, Hindistan'ın geçen yıl 95 milyar dolarlık enerji, 270 milyar dolarlık mal ithalatı yaptığına değinerek, ''270 milyarlık mal ithalatının içinde payımız, sadece 600 milyon dolar. Bizim bugünkü ihracat desenimiz ve sektörlerimizin uluslararası rekabet gücü analizlerine dayanarak söylüyorum, Hindistan ithalatı ile Türkiye ihracatı yüzde 44 örtüşüyor. Bu 600 milyon dolar, en az bugün 16 milyar dolar olabilir, en az 20-25 milyar dolar olabilir'' diye konuştu.

Konuşmaların ardından aile fotoğrafı çektirildi.





Adınız Soyadınız
E-Posta Adresiniz
Kullanıcının E-Posta Adresi
Gönderenin Notu
Mesajınız Gönderilmiştir
İlginiz için teşekkür ederiz
ARAMA