26.09.2013 / Ankara
Bilkent Otel’de düzenlenen 10. Çalışma Meclisi Toplantısı’na TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu’nun yanı sıra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, DİSK Başkanı Kani Beko, Hak-İş Başkanı Mahmut Arslan Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, TİSK Başkanı Tuğrul Kudatgobilik ve TESK Başkanı Bendevi Palandöken de katıldı.
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu konuşmasında, çalışma meclislerinin en önemli noktasını, işveren ve işçi arasındaki çalışma huzurunun sağlanmasında ciddi bir araç oluşu olarak gösterdi.
Milli gelirin %75’ini üreten Türk özel sektörünün temsilcisi Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği olarak, bugüne kadar ülke menfaatine olan her konuda hükümetle, sosyal taraflarla ve toplumun diğer kesimleri ile işbirliği içinde olduklarına dikkat çeken Hisarcıklıoğlu “Yapılan çalışmalara her düzeyde destek verdik, elimizden gelen katkıyı sağlamaya çalıştık. Karma İstişare Komitesi çalışmaları kapsamında birlikte çalışmaya başladık. Birbirimizi daha yakından tanıdık, Türkiye’nin sorunları için elimizi taşın altına koyduk. Bu süreçte gördük ki, çalışma hayatının düzenlenmesinde de anahtar kelimeler ‘işbirliği ve istişare’. Yani bunların sonucunda ortaya çıkacak ortak akıl” diye konuştu.
-“Empatiyi öncelik haline getirmeliyiz”
Sosyal taraflar olarak çalışma hayatında huzuru ve istikrarı sağlamak için herkese önemli görevler düştüğünü belirten TOBB Başkanı, “empati yapmayı” öncelik hale getirmek gerektiğini söyledi. Hisarcıklıoğlu şöyle konuştu:
“Bizim insanımız ne eylerse güzel eyler ama bir sorun çıktığında önce kendini karşısındakinin yerine koyarak, davranmayı ihmal eder. Evvela bunu çözeceğiz.
İkinci olarak kırmızı çizgiler koymaktan kaçınmalı, diyaloga fırsat vermeliyiz.Çünkü bu çizgiler bizi birbirimize yaklaştırmak yerine uzaklaştırır, aramıza mesafeler koyar. Önemli olan konuşabilmek, görüş alışverişinde bulunmaya açık kapı bırakmaktır. Her şeyin istişare ve danışma yoluyla uzlaşma kültürü çerçevesinde ele alınması tüm taraflara kazanç sağlar. Peygamber efendimizin buyurduğu gibi, yapacağı işi ehli ile istişare edene, o işin en güzeli nasip olur.
Bildiğiniz gibi, yatırım ve istihdam, ülkelerin kalkınmasındaki iki temel unsurdur. Yatırım olmadan istihdam düşünülemez. Bu iki unsurun yeterli olmadığı bir ekonomide zenginlik olmaz. Bu demek oluyor ki işçi ve girişimci kesimi birbirinden ayrı değerlendirmek mümkün değil. Bir terazi düşünün. Terazinin bir kefesinde girişimci, diğer kefesinde işçi var. Ekonominin büyümesi ve sürdürülebilir kalkınma için terazinin dengede kalması gerekir. Bu da; iş gücü piyasalarında düzenleme yapılırken, hem işçimizin, hem de işverenimizin taleplerini dengede tutacak ülkemizin rekabet gücünü geliştirecek uygulamalara dikkat edilmesini elzem kılıyor.”
-2023 hedefi
Ülke olarak 2023’te dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmayı hedeflediklerini bildiren Hisarcıklıoğlu, “Bunu nasıl başaracağız, önce buna odaklanmamız lazım. Küresel ekonomide rekabet her gün daha da kızışıyor. Bakın rekabet gücü göstergelerinde 148 ülke arasında 44.sıradayız. Yani ilk 10’a girmek için bizden daha avantajlı olan 43 ülke var.Öncelikle bu ülkelerle nasıl rekabet edeceğimizi, verimliliğimizi bu ülkeler düzeyine nasıl çıkaracağımıza kafa yormamız gerekiyor” dedi.
Türkiye’nin çalışan başına 30 bin doların biraz üzerinde üretim yapabildiğini hatırlatan Hisarcıklıoğlu, Amerika’nın 100 bin dolar, Almanya ve Japonya’nın ise 90 bin dolar çalışan başına üretim yaptığını ifade etti. TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıkoğlu şöyle konuştu:
“Bizim verimliliğimiz Almanya kadar yüksek olsa bugün dünyanın 7.büyük ekonomisi olurduk.İşte biz bunu nasıl başarırız sorusunu kendimize sormalıyız. Burada hepimizi tehdit eden önemli bir risk olduğunu görüyorum.Bu da nitelikli insan kaynağı açığımızdır. Bunu da eğitime daha fazla yatırım yaparak, eğitime daha fazla inanarak aşabiliriz. Son yıllarda attığımız adımlarla gelir artışında önemli bir mesafe kaydettik. Düşük gelirli ülkeler grubundan çıktık, orta gelirli ülkeler grubuna katıldık.Dünyada 200’e yakın ülke var. Milli gelir olarak dünyanın 16.ülkesiyiz.Kişi başına gelirde ise 66.ülke olma başarısını yakaladık.
Peki, ortalama eğitimde kaçıncı sıradayız biliyor musunuz? Maalesef 137.sıradayız.Daha kaliteli üretebilmemiz için, evimize daha fazla para götürebilmemiz için bu sorunu çözmemiz gerekiyor.Hepimizin nasıl daha fazlasını öğrenebilirimin peşinde olmamız gerekiyor. Özellikle mesleki eğitimde ciddi bir sıkıntımız var. İnsanlarımızın büyük kısmı halen mesleki eğitimi, eğitimde son çare olarak görüyor. Meslek öğrenirken işyerinde işbaşı eğitim görmeyi yadırgıyor. Öncelikle bu anlayışı, bu yapısal sorunu değiştirmemiz gerekiyor. Bunu da, mesleki eğitimi şahlandırarak değiştirmek bizim elimizde.”
-Özel sektör elini taşın altına koymaya hazır
Türk özel sektörü olarak Avrupa’da bu konuda başarılı olmuş Almanya ve Avusturya gibi üzerlerine düşeni yapmaya hazır olduklarını belirten Hisarcıklıoğlu “Elimizi hatta bedenimizi taşın altına koymaya hazırız. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, İŞKUR ve Milli Eğitim Bakanlığı işbirliğinde UMEM Beceri’10 projesini hayata geçirerek hiçbir vasfı olmayan işsizlerimiz için neler yapabileceğimizi gösterdik. El ele verirsek daha da iyisini yapacağımızdan eminim. Gönül isterdi ki Çalışma Meclisimizin ana gündemlerinden biri bu olsun.Çünkü eğitimde yapılan yatırım, emin olun zenginlik getirir. Çok olanı hakça ve kardeşçe paylaşmak da daha kolay olur.O zaman kıdem tazminatı da, alt işverenlik de sorun olmaktan çıkar. Hem işçimiz kazanır, hem girişimcimiz kazanır, neticede Türkiye kazanır” dedi.
Kadınlarımızı iş hayatında daha fazla yer bulması gerektiğine de değinen Hisarcıkloğlu, “Maalesef tek bacakla koşmaya, rakiplerimizi geçmeye çalışıyoruz. Bizde kadınların %30’u işgücüne katılıyor, rakiplerimizde %50’si %60’ı.Hedeflerimize bu şekilde ulaşamayız.
Bu nedenle, kadınlarımızı iş hayatına kazandıracak, gücümüze güç katacak her adımı gönülden destekliyoruz. Unutmayalım, beraber daha güçlüyüz.Ortak bir gelecek hayaliyle çalıştığımız sürece daha büyüğüz. Birlikte rahmet ve bereket, ayrılıkta azap vardır düsturu ile hareket ettiğimiz sürece engelleri daha kolay aşarız” ifadesini kullandı.
- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise
konuşmasında, hedeflerinin insanı, insanoğlunu güçlü kılmak olduğunu
belirterek, "Adil bir devlete, hükümete düşen bu anlayışı, bakış açısını
savunmak, toplumun tüm kesimleriyle birlikte çalışana, çalıştırana, esnafa,
girişimciye, sanayiciye, çiftçiye eşit mesafede durabilmektir. Adil bir devlet,
hükümet, toplumun tüm kesimleri arasında olduğu gibi çalışma hayatının
kesimleri arasında da barışı, diyologu, uzlaşmayı sağlayacak mekanizmaları
oluşturmak zorundadır" dedi.
Başbakan Erdoğan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca düzenlenen 10. Çalışma Meclisi Toplantısında yaptığı konuşmada, çalışma hayatının güncel sorularını ele almak üzere düzenlenen etkinlik dolayısıyla ilgili bakanlığa ve katılımcılara teşekkür etti.
Çalışma Meclisi'nin taraflarıyla değişik platformalarda zaman zaman bir araya geldiklerini ifade eden Başbakan Erdoğan, çalışma hayatında büyük hassasiyetle sürdürdükleri diyalog ortamının bundan sonra da aynı yoğunlukla, hassasiyetle devam edeceğini söyledi.
Erdoğan, çalışma hayatındaki barışı, huzuru, istikrarı, Türkiye'nin hem bugünü hem geleceği için hayati bir unsur gördüklerini ve 11 yıl boyunca çalışma hayatına çok büyük duyarlılık içinde eğildiklerini vurgulayrk, "12 yıl önce kurduğumuz partimizin programının çalışma hayatı bölümüne bakabilirseniz, orada meseleyi çok net, gerçekçi olarak ortaya koyduğumuzu göreceksiniz. 11 yıllık iktidarımız boyunca partimizin programındaki, seçim beyannamelerimizdeki, hükümet programlarımızdaki çalışma hayatı vaatlerine harfiyen uymanın, hedeflerimizi gerçekleştirmenin mücadelesi içinde olduk" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, "emek, sermaye" gibi başlıkların yanlış tanımlandığını belirterek, emek, sermaye, yatırım, üretim ve tüketimin hepsinin insanın birer türevi olduğunu, insan varsa emek, sermaye, üretim, tüketim ve yatırımın olacağını belirterek, "İnsan yoksa bunların hiçbirisi yok, öyleseye hedef insanı, insanoğlunu güçlü kılmaktır. Adil bir devlete, hükümete düşen bu anlayışı, bakış açısını savunmak, toplumun tüm kesimleriyle birlikte çalışana, çalıştırana, esnafa, girişimciye, sanayiciye, çiftçiye eşit mesafede durabilmektir. Adil bir devlet, hükümet, toplumun tüm kesimleri arasında olduğu gibi çalışma hayatının kesimleri arasında da barışı, diyologu, uzlaşmayı sağlayacak mekanizmaları oluşturmak zorundadır" diye konuştu.
-"Acaba biz işçi-memur ayrımını ne zaman ortadan kaldıracağız"
Erdoğan, hükümet olarak 11 yıldır çalışma hayatının kesimleri arasında barışı, diyalogu, uzlaşmayı sağlamanın mücadelesini verdiklerine işaret ederek, şunları kaydetti:
"Diyorum ki; 'acaba biz işçi-memur ayrımını ne zaman ortadan kaldıracağız'. Batı bunu büyük ölçüde halletti. Türkiye'nin de bunu halletmesine gereğine inanıyorum. Zira işçi memurun ne aldığına, memur da işçinin ne aldığına bakıyor. Emekli olmadan önce veya emekli olduktan sonra, o zaman gelin oturalım bunu hep birlikte 'çalışanlar' başlığı altında toparlayalım. Eğer bunu bu başlık altında toparlarsak bir defa bu iki yanlı, iki bakış ortadan kalkmış olacaktır. Arada da sendikalar olacak, ama nedir? İşçi-memur ayrımı olmayacak, sadece 'çalışan'da hepsini toplamış olacağız.
Ben, şahsen gençliğimden itibaren İstanbul Belediyesinde işçi olarak çalıştım, işçi olmanın ne olduğu çok çok iyi biliyorum. Daha sonra özel sektörde de çalıştım, daha sonra işveren de oldum. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğum dönemde bu sefer masanın diğer tarafından işveren sıfatıyla bulundum. İşçilerimizle, sendikalarımızla aynı masaya oturup toplu iş sözleşmeleri imzaladım. Şu anda Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı sıfatıyla da 76 milyonun tamamına, çalışan da çalıştırana da eşit mesafedeyim, sorumluluklarım, yetkilerim dahilinde adaleti tesis etmek için mükellefim. Bunun için ne gerekiyorsa yaptık ve yapacağız."
Başbakan Erdoğan, toplumun tüm kesimlerinin ayn aynı geminin içinde, aynı yolun yolcuları olarak aynı hedeflere doğru ilerlediğini belirterek, "İşçisinin hakkı teslim edilemeyen bir ülke, memurunun hakkı teslim edilmeyen bir ülke gelecek hedeflerine ulaşamaz. Kendisini güven içinde, hürriyet içinde hissetmeyen sanayiciyle, işverenle, esnafla, çifçiyle gelecek inşa edilemez. 2023 hedeflerini biz hep birlikte inşa edeceğiz. 2053 hedeflerinin taşlarını şimdiden hepbirlikte döşüyeceğiz, 2071 hedeflerinin yolunu şimdiden birlikte inşa edeceğiz. Sadece çalışma hayatında değil, toplumsal her meselede ortak aklı öne çıkaracak, ortak hedefler doğrultusunda ortak çözümler üreteceğiz" diye konuştu.
-Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çelik
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik de, "Çalışanların hakkını
koruyan, müteşebbislerinde rekabetinde rekabet gücünü arttıran sihirli formülü
arıyoruz. Bu sihirli formülü nasıl buluruz bilemiyorum ama Çalışma Meclisi'nin
amacı bu sihirli formülü bulmak" diye konuştu.
Çalışma Meclisi'nin ülkenin önde gelen sosyal diyalog platformlarından biri olduğunu ifade eden Çelik, sosyal diyalogu esas alan, emek ile sermayenin bir birini tamamlayan iki unsur olarak gören yaklaşımları sayesinde çalışma hayatıyla ilgili son derece önemli reformlara hep birlikte imza attıklarını belirtti.
-İşçinin de işverenin de kıdem sorunu var-
Bakan Çelik, alt işverenliğin 1936 yılından beri Türkiye'de olan bir yapı olduğuna, bu yapının dünyanın birçok ülkesinde de bulunduğuna dikkati çekerek, halk arasında "taşeron işçi" diye adlandırılan işçilerin ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğunu söyledi.
Kıdem tazminatının da uzun süredir tartışılan konuların başında geldiğini ve bu uygulamanın yaklaşık 11 milyon çalışanın ilgilendirdiğini ifade eden Çelik, "11 milyon çalışanın içerisinde yüzde 10'luk bir kısmın, yani yaklaşık 1,5 milyon işçimizin kıdem tazminat sorunu yok ama geriye kalan 9,5 milyon işçimizin kıdem tazminatıyla ilgili ciddi sorunları var. Bu konuda işverenlerimiz de yaşadığı sorunlar var. İşverenlerde 'OECD ülkeleri arasında kıdem tazminatı oranı en yüksek ülkeyiz' diyor.
İşçilerimiz diyor ki, '11 ay çalıştırılıyorum, 12 çalışmadığım için kıdem tazminatını hak edemiyorum.' Onun için mutlak olarak bu sorunlara çözüm üretmemiz lazım. Biz bu konuları sadece işverenlerin toplantılarında değil işçi konfederasyonlarının genel kurullarında da dile getiriyorum" diye konuştu.
-"İşçinin istismarını masaya yatırmalıyız"-
Geçici işçiler, kısmi çalışanlar ve evde çalışanların sosyal güvencelerden yoksun olduğunu bildiklerini ifade eden Çelik, yüzde 52 olan istihdamdaki kayıtdışılığın yüzde 37'ye gerilediğini bildirdi.
Söz konusu düşüsün son derece olumlu bir gelişme olduğunu ifade eden Çelik, yüzde 37'lik kayıtdışılığın sadece yüzde 1'inin 7 milyon lira maliyet oluşturduğunu, bunun da sosyal güvenlik açığını etkilediğini kaydetti.
-Diğer konuşmacılar
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkanı Tuğrul Kudatgobilik, kıdem tazminatı konusunda, "Teklifimiz, mevcut ve çalışan işçilerimizin kıdem tazminatı haklarının muhafaza edilmesi ama onların müktesep haklarına riayet edilirken işverenin müktesep haklarına da hürmet gösterilerek yeni işe girecek işçiler için OECD ortalamalarını geçmeyecek şekilde düzenlenmesidir" dedi.
- Kürsüyü işçiyle paylaştı
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkanı Tuğrul Kudatgobilik, konuşmasında, geçen 10 yılda Türk sanayicisinin dünyada kendini ispat ettiğini ve yaşanan krize rağmen ülkenin gelişmesinin temelindeki etken olduğunu söyledi.
Kudatgobilik, "Belirsizliklerin devam edeceği önümüzdeki devrede, iş dünyası olarak istihdam ve refah sağlama görevini artık çok daha zor şartlarla mücadele ederek yapacağız" dedi.
Eğitim sisteminin nitelikli iş gücü yaratması gerektiğini ve sistemin buna göre dizayn edilmesi gerektiğini vurgulayan Kudatgobilik, "Bu kadar imam ve hatibe ihtiyaç varsa sanayi işçisine de ihtiyaç vardı" diye konuştu.
İşçi hakları için ellerinden gelen gayreti göstereceklerini dile getiren Kudatgobilik, doğurganlık oranını artırmak ve kadın istihdamını teşvik etmek amacıyla "Aile Destek Projesi" hazırlanmasına yönelik çalışmaları değerlendirdi.
Sağlık sektöründe taşeron olarak çalıştığını söylen bir işçi yaşadığı sıkıntıları anlatınca Kudatgobilik, işçiyi kürsüye davet etti. İşçi, kürsüden bir süre taşeron işçilerin yaşadığı sorunları dile getirdi.
Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken de konuşmasında esnaf ve sanatkarların yaşadığı sorunlar ve taleplerine değindi.
İşçilerin 7 bin 200 gün prim ödeyerek emekli olabildiğini, ancak esnaf ve sanatkarların 9 bin gün prim ödemesi gerektiğini ifade eden Palandöken, bu eşitsizliğin giderilmesini talep etti.
Emekli olduktan sonra çalışmaya devam eden esnaf ve sanatkarlardan sosyal güvenlik destek primi kesilmemesini isteyen Palandöken, kadın esnaf ve sanatkarlara da işçilerde olduğu gibi doğum borçlanması yapabilme imkanı sağlanmasına ihtiyaç olduğunu belirtti.