30.12.2012 / Ankara
TOBB Başkanı M. Rifat Hisacıklıoğlu, 2012 yılında yaşanan ekonomik gelişmeleri ve 2013 yılından beklentileri değerlendirdi. Bu yıl güçlü bildikleri ekonomilerin zorlandığını, güçlü görünen sistemlerin yıkıldığını söyleyen Hisacıklıoğlu, dün doğru bilinenlerin, bugün sorgulanır hale geldiğini ifade ederek ''Bu hızlı değişim sürecinde, kimse neyin nasıl şekilleneceğini öngöremiyor'' ifadesini kullandı.
İnternet ve lojistik alanlarında kaydedilen gelişmeler sonrasında hem ülkeler hem de şirketlerin birbirleriyle daha önce olmadığı ölçüde etkileşim haline geçtiğini anlatan Hisarcıklıoğlu, böyle bir ortamda, sadece kendi hamlelerine değil, kendi ve başkalarının her hamlesinin sonucunda oluşacak değişime ve ortaya çıkacak yeni duruma odaklanmaları gerektiğini dile getirdi.
-''Avrupa, ABD kadar hızlı adımlar atamadı''-
ABD'nin, 1929 büyük buhranından da aldığı derslerle krizin etkilerinden büyük ölçüde sıyrılmaya başlamasına karşın, Avrupa'nın, dağınık politik yapısı ve ülkelerin farklı öncelikleri nedeniyle aynı derecede hızlı adımlar atamadığına dikkati çeken Hisarcıklıoğlu, ancak krizle gelen iktisadi durgunluktan kurtulmaya çabaladığını belirtti.
ABD'deki faiz oranlarındaki değişimin tüm dünya piyasalarını etkilediğine işaret eden Hisarcıklıoğlu, ''Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) adımlarını herkes takip ediyor. Çin'deki büyüme, Rusya'daki petrol-gaz akışı, Orta Doğu'daki çalkantılar hep yeni bir gerçeklik yaratıyor'' diye konuştu.
-''Herkesten hızlı olmalıyız''-
Artık reflekslerin her zamankinden daha hızlı olmak zorunda olduğunu kaydeden Hisarcıklıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bakış açısı sadece yerel ile sınırlı kalmayıp, küresel de olmak zorunda. Tek bir noktadan oyunu okumak ve kurmak mümkün değil. Sürekli hareket halinde olmak, proaktif davranmak zorundayız.
Türkiye olarak, Türk iş dünyası olarak, bizim herkesten daha hızlı olmamız, reflekslerimizi daha hızlı çalıştırmamız gerekiyor. Zira, değişimin merkez üssü Türkiye'nin tam ortasında bulunduğu coğrafya.''
Bir taraftan Türkiye'nin batısındaki ülkelerde ekonomik krizler patlak verirken, diğer taraftan da güney ve doğusundaki ülkelerde siyasi krizler yaşandığını hatırlatan Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin her iki bölgedeki gelişmelerden doğrudan etkilendiğini söyledi.
Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin, herkesin kendi sorunlarına odaklandığı bu süreci iyi değerlendirebildiği ve atması gereken adımları hızlı bir şekilde attığı takdirde ''sancılı sürecin sonunda kazanan ülke olacağını'' dile getirdi.
-''Batı'da politik irade eksikliği var''-
Küresel ekonomide, yaşanan bazı olumlu gelişmelere rağmen risklerin hala sürdüğünü anlatan Hisarcıklıoğlu, ''Dünyayı krize sürükleyen mali piyasalardaki yapısal sorunlar hala devam ediyor. Batı ülkelerinde bunları düzeltmeye dönük bir politik irade eksikliği var. Sebepler düzelmeyince sonuç aynı kalıyor'' dedi.
Avrupa'daki sorunlu ülkelerin kurtarma fonuna hala başvurmaması, ABD'deki maliye politikası (mali uçurum) ve Avro Bölgesi'nde bankacılık birliğinin kurulması konusundaki belirsizliklerin ana risk unsurları olduğunu kaydeden Hisarcıklıoğlu, ABD'deki ''mali uçurum'' sorunun uzlaşılarak çözülmesi ve Avrupa'daki mevcut durumdan daha kötü bir durumun oluşmamasını beklediklerini ifade ederek, bu durumda küresel büyümenin 2012'ye kıyasla daha yüksek gerçekleşeceğini söyledi.
-TOBB'un 2013 için baz senaryosu-
Küresel iktisadi ortamdaki nispi düzelmelerin devamı, petrol fiyatının mevcut düzeyini koruması ve çevre ülkelerdeki siyasi gerginliğin Türkiye'yi etkileme derecesinin bugünkünden fazla olmamasını baz senaryo olarak aldıklarını belirten Hisarcıklıoğlu, ''Bu durumda büyüme, ihracat ve enflasyon açısından 2013'ün, 2012'ye kıyasla daha iyi bir yıl olmasını bekliyoruz'' ifadesini kullandı.
Öte yandan rekor seviyelere çıkan cari açıkla mücadele için iç talebin kısılmasının, yurtiçi tüketimin ve buna bağlı olarak ticaret hacimlerinin gerilemesine yol açtığına dikkati çeken Hisarcıklıoğlu, perakende sektöründe 2011 yılının ikinci yarısından itibaren ciroların düşmeye başladığını ve ticaretteki yavaşlamanın bu yıl da devam ettiğini kaydetti.
-''Yüzde 3 büyüme bile zora girdi''
Ticaretteki yavaşlanın sanayi sektörlerinde de görüldüğünü, hem sanayi üretimi endeksi hem de imalat sanayi kapasite kullanım oranı verilerinin ekonomideki yavaşlamaya işaret ettiğini vurgulayan Hisarcıklıoğlu, ''Bu durum 2012 yılı ekonomik büyümesinin beklentilerin (OVP) altında kalabileceğini, yüzde 3'lük büyümenin bile yakalanmasının zora girdiğini gösteriyor'' değerlendirmesinde bulundu.
Ekonomideki yavaşlamanın, piyasadaki nakit akışını olumsuz etkilediğini dile getiren Hisarcıklıoğlu, sorunlu kredi ve karşılıksız çek oranlarında bu yıl gözle görülür bir artış yaşandığını söyledi.
-''Cari açık endişe kaynağı olmayı sürdürecek''-
Çekte hapis cezasının kaldırılmasına paralel bir kontrol mekanizmasının kurulmamasının çek kullanımını azalttığı gibi karşılıksız çek miktarının ikiye katlanmasına yol açtığını anlatan Hisarcıklıoğlu, şu ifadeleri kullandı:
''Büyümenin yavaşlatılması sonucu cari işlemler açığı azalmaya başladı. Bu durum ekonomik istikrar açısından olumlu bir gelişmedir. Ancak, hala yüksek bir cari açığımız var. Üstelik büyüme oranımız yarıya düşmesine rağmen, cari açığımızın bu oranda azalmaması endişe kaynağı olmaya devam edecektir.''
Hisarcıklıoğlu, etkin bir sanayi politikası ve buna bağlı enerji politikasının hayata geçirilememesinin, ekonominin ve sanayinin ithal ara malına ve enerji kaynaklarına bağımlılığını rekor seviyelere çıkardığına dikkati çekti.
''Bu sorun çözülemediği müddetçe yüksek büyümenin sürdürülmesinde sıkıntı yaşanacaktır'' diyen Hisarcıklıoğlu, büyümenin vasat seyri dolayısıyla işsizlik oranının mevcut seviyede sürmesinin beklendiğini dile getirdi.
-''Güney Kore örneğini unutmayalım''
2013 yılında seçim olmamasının, vergi ve istihdam piyasası gibi ertelenen çeşitli yapısal reformlar açısından bir fırsat olabileceğini belirten Hisarcıklıoğlu, ''Ekonomiyle ilgili konular ön plana çıkarsa bunların tamamlanması sağlanabilir. Böylece sonraki yıllar için daha sağlam bir kurumsal yapıya sahip oluruz'' dedi.
Kişi başına düşen milli gelirin AB seviyelerine yaklaşması konusunda da değerlendirmelerde bulunan Hisacıklıoğlu, bu açıdan özellikle Güney Kore örneğinin unutulmaması gerektiğine işaret etti.
1995 yılında Güney Kore'de kişi başına düşen milli gelirin AB'nin yarısı, Türkiye'de ise aynı oranın yüzde 30 civarında olduğunu belirten Hisarcıklıoğlu, 15 yıl içinde Güney Kore'nin AB'yi geçtiğini hatırlattı.
Türkiye'nin de aynı süre içinde Güney Kore kadar olmasa da bu konuda ilerleme kaydettiğini ve oranın AB'deki kişi başına düşen gelirin yarısına ulaştığını ifade eden Hisarcıklıoğlu, ''(Güney Kore ile) Benzer performansı yakalamak için iş ve yatırım ortamını iyileştirecek reformlara kaldığımız yerden devam etmeliyiz. Sanayi, enerji, lojistik, eğitim, hukuk gibi alanlarda yapısal iyileştirmelere ihtiyacımız var'' diye konuştu.
Türkiye'yi güçlü ve müreffeh yapacak esas gücün hızlı öğrenen, çabuk uyum sağlayan, refleksi kuvvetli girişimciler olacağını belirten Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin bu farkı sayesinde bölgenin en güçlü ekonomisi haline geldiğini ve daha da iyisini yapabileceğini sözlerine ekledi.